Merkez Bankası yılda dört kez enflasyon raporu açıklıyor. Her ay beklenti anketi yayımlıyor. Üçer yıllık dönemler halinde ise hükümetle birlikte enflasyon hedefi belirleniyor. Merkez’in enflasyon hedefi 2012’den 2020 yılına kadar yüzde 5 olarak belirlendi. Yayımlanan tüm enflasyon
raporlarında ise şu ifade öne çıkıyor: “Enflasyonu düşürmeye odaklı ve
sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5 hedefine kademeli
olarak yakınsayacağı tahmin edilmektedir.”
Oysa gerçekleşen enflasyona bakıldığında işlerin hiç de böyle yürümediği görünüyor. 2012’den bu yana yıllık enflasyon
gerçekleşmeleri sırasıyla şu şekilde: yüzde 6.2, yüzde 7.4, yüzde 8.2,
yüzde 8.8, yüzde 8.5, yüzde 11.92. Haziran ayında ise yıllık enflasyon yüzde 15.39 olarak açıklandı. Buna göre enflasyon hedefinden giderek uzaklaşan bir görünüm var.
Diğer yandan sürekli yukarı yönlü güncellenen enflasyon
tahminleri ve beklentileri de birbirinden farklılık gösteriyor.
TCMB’nin temmuz ayı beklenti anketinde cari yıl sonu TÜFE beklentisi
yüzde 13.88 olarak belirlenmişti. Dün açıklanan enflasyon raporunda yılsonu tahmini yüzde 13.4 oldu. Buna göre enflasyon beklentisi ‘tahmininden’ daha yüksek. İkinci enflasyon raporunda ise yılsonu enflasyon tahmini yüzde 8.4 idi. Son veriler bu tahmini neredeyse ikiye katladı.
Enflasyon tahmininin yüzde 5 hedefinden giderek uzaklaşması, diğer
yandan tahminler, beklentiler ve hedefler arasındaki farklılık, piyasada
olumsuz algılanıyor ve TCMB’ye güveni zedeliyor. Oysa bağımsız
kurumlara duyulan güven, yabancı yatırımcı çekmek için ana kriterlerden
biri.
Raporda özellikle seçimlerden sonra sıcak para düşüşün hızlandığı görülüyor. Rapora göre Türkiye’nin risk primindeki artış ve portföy girişlerindeki azalış, TL’nin düşüşünde ve oynaklığında etkili oldu. Gelişen ülkelere sermaye akımları yavaşlıyor. kur ve finansman maliyetlerindeki artış ise şirketleri zora sokarken yapılandırma başvuruları sıklaştı.
Tüketim düşüyor
Rapora göre büyümede sürükleyici özel tüketim harcamaları oldu. Oysa
mevcut verilere göre ticari krediler ve tüketici kredilerinde faizler
hızla yükseliyor. Aynı dönemde ticari krediler ve tüketici kredilerinde
yavaşlama da söz konusu. Bu durum gelecek dönem büyüme hızının
yavaşlayacağı sinyallerini verirken, yabancı yatırımcı girişindeki
keskin düşüş, yurtiçi tasarrufları yeterli olmadığı için sermaye
girişine bel bağlayan ekonominin geleceği için de soru işaretleri
yaratıyor. Ekonomistlere göre piyasada güven ve yabancı sermaye girişi
sağlanamazsa Türkiye IMF’nin kapısı çalmak zorunda kalabilir. Öte yandan
süt, ekmek ve doğalgaza yapılan zamlar, üretici fiyatlarına ve
tüketiciye yansıyacak. Bu da gelecek dönemde enflasyonun yüzde 15’lere
çıkacağı öngörüleriyle durgunluk ve enflasyonun birlikte seyrettiği
stagflasyon tehlikesine işaret ediyor.
TCMB’nin politikaları güven vermekten uzak kalırken sıcak para
kaçışı hızlanıyor. Üretim yavaşlarken bu durum, tablonun daha da
bozulacağını gösteriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder