Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke, üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor.
Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönlendiren kişinin annesi olduğunu belirten Böke, hayatının pek çok alanında annesinin izlerinin olduğunu ifade ediyor.
- Çok genç yaşta akademik anlamda önemli bir konumdasınız. Ekonomi okumayı nasıl seçtiniz?
TED Ankara Koleji’nde okuyordum ve her üniversite tercih dönemi öğrencisi gibi tam olarak ne istediğimi bilmiyordum. Çok akıllı ve beni iyi tanıyan bir annemin beni yönlendirmesiyle o dönemde birçok iktisatçıyla tanıştım. Beni o zamanın hazine müsteşarlığına, dış ticaret müsteşarlığına götürdü. ‘Senin çok sosyal bir yönün var. Bu matematiksel işlerle sosyali biraraya getiren ekonomi alanını düşünmez misin’ diyen annemin yönlendirmesiyle üniversite sınavında yaptığım bir hata ile kendimi iktisatta buldum. Hayatımda yaptığım en iyi hataydı.
- Bir dönem IMF'de ekonomist olarak görev yaptınız. Sizi Türkiye’ye döndüren şey neydi?
2 bin tane iktisatçının yoğun bir şekilde benzer konulara kafa yorduğu ve o zamana kadar ekonomide öğrendiğimiz kavramların çok net bir şekilde dünyadaki farklı ülkelere uygulandığı bir kurum IMF. Bu nedenle hep ilgimi çeken bir yerdi. Fakat IMF’deki göreve giderken öncelikle ailemi ikna etmem gerekti. Annem Türkiye’de IMF politikaları ve ondan kaynaklı bütün olumsuz ve sosyal etkilere dair aktif rol alarak siyaset yapan biriydi. Ama ikna etmem çok zor olmadı. Çünkü annem her bireyin kendi gelişimine çok önem veren bir insandı. Ancak IMF’de uzun soluklu kalmak istemediğime de çok hızlı karar verdim. Yaptığım işleri kendi ülkemde yapmak istiyordum. 10 yıl kadar Amerika’da kalmıştım. Buraya Türkiye özlemi ve romantizmi ile döndüm ve hala aynı heyecanı yaşıyorum.
Yaşlanacağım Türkiye'yi tasarlayacaklar
- Öğrencileriniz tarafından çok seviliyorsunuz. Özellikle Ekşisözlük'te hakkınızda epeyce olumlu yorum var. Ekşisözlüğü takip ediyor musunuz?
Tabii ki ediyorum. Ekşisözlük çok kıymetli bir bilgi kaynağı. Her bireyden bir şey öğrenebileceğimi düşünüyorum. Öğrencilerimle ilgili de böyle bir heyecan duyuyorum. Gelecekte yaşlanacağım Türkiye’yi tasarlayacak olanlar onlar. Onlarla birlikte yaşlanacağım bir Türkiye hayal ediyorum. Ekşisözlük’teki yorumlar benim için güzel oluyor.
- Profesyonel kariyerinizin yanı sıra 2 çocuk annesisiniz. İş hayatınızla aile hayatınızı nasıl bir arada yürütüyorsunuz?
Çok yoğun tempoda çalışan herkes gibi iş ve ev dengesini kurgulamak konusunda dönem dönem kaygı duyan bir kadınım. Sizin canınızdan daha kıymetli varlıklara da vakit ayırmanız gerekiyor. İktisatta kıt kaynaklarla sınırsız istekleri sağlama unsuru vardır. Ben tam da bunu yapmaya çalışıyorum. Çocuklarla geçireceğim vakti mümkün olduğunca kaliteli kılmaya çalışıyorum. Burada da güzel bir örneğim var: Annem. Annem, ülke sorunlarıyla, insan haklarıyla, bireylerin daha mutlu yaşayacağı bir dünya yaratmakla kafayı yorarken bizi hiçbir zaman ihmal etmedi. Benim rol modelim annem. Yapıp yapamadığımı inşallah yirmi yıl sonra oğullarım Aksel ve Can anlatacaklar.- Anneniz Füsun Sayek Türkiye için çok önemli bir isim. Annenizin yaşamınıza etkilerinden bahsedebilir misiniz?
Annem çok renkli bir karakterdi. Her dokunduğu insana kendisi ve dünya için çok özel olduğunu hissettirirdi ve hepimizde büyük izler bırakırdı. Annemle babam hayatı paylaşmayı çok doğal yaşayan, hayatın her alanında ortaklık geliştirmiş bir evlilik içinde büyümemizi sağladılar. Onlar bir yandan ülkeye ve dünyaya bilimsel katkı yaparken diğer yandan da bizimle her akşam kitap okumak, oyun oynamak gibi aklınıza gelebilecek her türlü sıradan faaliyeti bizimle yaptılar ve bize kendimizi dünyadaki en önemli şeymişiz gibi hissettirdiler. Bu anlamda herhalde bugünkü beni şekillendiren en önemli şey bırakın profesyonel kariyerimi beni kişilik olarak şekillendiren kişi annem.
Arsuz benim toprağım
- Annenizle anılan Arsuz etkinlikleri 8 yıldır devam ediyor. Bu etkinlikler sizin için ne ifade ediyor?
Hepimiz aidiyet duygusu arayışı içindeyiz. Arsuz benim toprağım. Aidiyet duygumun karşılandığı yer. Babam Hatay Arsuz'lu, annem Niğdeli. Aşkları da Ankara'da doğmuş. Dolayısıyla Türkiye coğrafyasının çok farklı yerlerine bir bağım var. Ancak Arsuz bu farklı bağları bir arada yaşatabilecek çokkültürlülüğü doğal bir biçimde içinde barındıran bir toprak. Annem vefat ettiğinde mezarının orada olmasını istedi. Annemi 59 yaşında kaybettik. Babamın anneme 60. yaş günü kutlaması sözü vardı. Bu nedenle babam annemin toplumsal hayallerini, çok sevdiği Arsuz topraklarına onun adına bir etkinlikle taşıyıp doğum gününü bu şekilde kutlamaya karar verdi. Onu kaybettiğimiz yıl annemin doğum günü olan 11 Ağustos'ta kaybetme sebebimiz olan meme kanseriyle ilgili toplum taramaları, annemin çok sevdiği şiir ve sanatı bir araya getiren söyleşiler, dinletiler içeren bir kutlama düzenledik. Bu kutlama Füsun Sayek kültür ve sağlık etkinliklerinin ilki oldu. Annemi yaşatmak annemin değerlerini yaşatmak demekti.
Flüt tembellik hakkım
- Bir ekonomist olan Selin Sayek Böke'nin sanatla arası nasıl? Sanatın herhangi bir dalı ile ilgileniyor musunuz?
Flüt çalıyorum. Flüt benim tembellik hakkım. Ne zaman yalnız kalmak istesem ve kendi kendime bir şeyler yapmak istesem flütümle buluşuyorum. Annem ve babamın bana verdiği bir doğum günü hediyesidir flüt. Her ne kadar iktisatçı olsam da birey olarak sanatın özündeki disiplin, etik değerler ve üretme heyecanı flütten iktisatçılığıma yansıyor.
- Türkiye gündemine dönecek olursak; siyaseti oldukça meşgul eden yolsuzluklarla ilgili kişisel görüşlerinizi paylaşabilir misiniz?
Biz birlikte üretmek, paylaşmak ve zenginleşmek hedefinde olması gereken bir ülkeyiz. Bu hedeflerle yolsuzluk ihtimali bile örtüşmüyor. Çünkü yolsuzluk, pastanın içerisindeki payların farklı paylaşıldığını, benim hakkımın başkasına geçtiğini söylüyor. Toplumda güvensizlik hissini pekiştiren bir şey. Yolsuzluk ihtimali bile gerçekleşmiş olması kadar tehlikeli.
Demokratikleşmede geriye dönüş- Son dönemlerde yapılan pek çok yasa değişikliği ile basın ve ifade özgürlüğü ile yaşam hakkının oldukça kısıtlanması tartışmalara neden oluyor. Bu bağlamda Türkiye'de demokratikleşmenin önündeki en büyük engeller sizce neler?
Türkiye bu konuda maalesef ileriye değil geriye doğru gittiği bir dönem yaşıyor. Bence demokratik bir ülke, her birimizin eşit ve özgür hissedebilmesi, yaşam alanlarının bir diğerininkini kısıtlamadan belirlenmesi tanımlarını barındırıyor. Bu ülke tanımı Türkiye'nin şu anki durumuyla örtüşmüyor. Birincil engel bizlerin birbirini eşit görmeyi sağlayacak makro söylemlerin olmaması.
- CHP Parti Meclisi'ne seçilmenizle birlikte partinin ekonomi politikalarına yön vermeniz bekleniyor. Bu sürece nasıl hazırlandınız, teklif gelince ne hissettiniz?
Çok heyecanlandım. Ben sosyal bilimciyim. Dolayısıyla yükümlülüğüm sosyal olguları, sorunları, mutsuzlukları umuda ve mutluluğa dönüştürmek, çözüm üretmek. Siyaset de esasında mutluluğu ve umudu yaratmaya fırsat veren bir platform. Onun için PM üyeliği benim için buna imkan verecek bir fırsat.
- CHP pek çok alandaki politikaları nedeniyle son dönemde ciddi eleştirilere maruz kaldı. Parti Meclisi'nin yeni bir yüzü olarak çantanızda hangi projelerle geldiniz?
Temel prensiplerini paylaştığım CHP'nin bu prensiplerinin yaşatılması için gereken her şeyi yapacağım. En özelde ekonomi politikalarına dair herkesin mutlu ve refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunmayı ve bunları somutlaştırmayı amaçlıyorum. CHP'nin 2011 seçim bildirgesinde söylediği; üreten, büyüyen, paylaşan ve çevre dostu ekonomi çerçevesinin alt başlıklarını somut politika örneklerine dönüştürmek ana hedeflerim arasında yer alıyor.
Kadın meselesi- Türkiye'de her hafta bir kadın öldürülüyor. Kadın-erkek eşitsizliğinin bu denli ayyuka çıktığı bugünlerde bu sorun hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konuda ne gibi çalışmalarınız olacak?
Bu, Türkiye'de temel bir problem. Sadece kadınlara değil insana şiddet uygulanan bir ülke Türkiye. İhtiyacı olan tüm kadınlara şiddetsiz, eşit haklara sahip olacakları, birey olarak sözünü geçirebilecekleri bir ortam hazırlanmasında en yerelden en makroya elimden gelen desteği vereceğim.
Türkiye 2001 öncesine döndü
-Aynı zamanda Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü başkanısınız. Bu pencereden bakınca yeni hükümet ve ekonomi programına dair yorumunuz nedir?
10 yılı aşkın bir hükümetten ya da hükmetmekten bahsediyoruz. Türkiye bugün 2001 öncesine döndü. Tüm sorunlarını daha kötü noktaya itecek bütün olumsuzlukları yaptı. En önemlisi üstünlerin hukukunun, hukukun üstünlüğünün yerine geçmesi. İkincisi de eğitim alanındaki geriye dönüş. Bunlar bizi bu sene etkilemeyebilir ancak 10 sene sonra daha fakir olmamıza neden olacak. Bırakın iyileşmeyi çok kötüleştiğimiz bir dönemden geçiyoruz.
Selin Sayek Böke kimdir?
Böke, ODTÜ İktisat Fakültesi'nden 1'incilikle mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktorasını ABD’deki Duke Üniversitesi’nde yaptı. Sonraki durağı Dünya Bankası olan Böke burada 3 yıl staj yaparak Güney Afrika ile Orta ve Doğu Avrupa projelerinde çalıştı. Boston’da Bentley College’da 1999 yılında yardımcı doçent olarak görev yapan Böke, 2001-2003 arası IMF’nin Washington ofisinde ekonomist olarak çalıştı. Bilkent Üniversitesi’nde 2003'te yardımcı doçent olan Böke, 2011’den bu yana üniversitenin Ekonomi Bölüm Başkanılığını yürütüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder