Merkez Bankası TL’de artan değer kaybı nedeniyle kısa vadeli faizleri sabit tuttu
IŞİD ve Fed kaynaklı küresel riskler nedeniyle sıkışan Merkez, bugüne kadar yaptığı faiz indirimlerinde en önemli neden olarak gösterdiği ‘risk iştahındaki artış’ beklentisini politika metninden çıkardı. Merkez, faizde değişikliğe gitmekten kaçınırken, dolar mevcut risklerle 2.2674 TL’ye çıkarak son yedi ayın rekorunu kırdı.
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo faizini beklendiği gibi yüzde 8.25’te sabit tutarken, faiz koridorunun üst ve alt bantlarında da değişikliğe gitmedi. PPK metninde, “Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana dek para politikasındaki sıkı duruş sürdürülecek” denildi. Ancak metinde, daha önceki aylarda vurgulanan “küresel risk iştahındaki artış ve gelişmiş ülke merkez bankalarının sabit getirili menkul kıymet faizlerindeki düşüş”ten bahsedilmemesi dikkat çekti. Merkez Bankası mayıs, haziran, temmuz aylarında yaptığı toplam 175 baz puanlık indirimlerde, artan risk iştahıyla TL’deki oynaklığın azaldığına işaret ediyordu. Ancak mayısta 2.0890 seviyesinde olan dolar/TL kademeli faiz indirimlerinin ardından yeniden yükselişe geçti ve en son dün 2.2674 ile 8 ayın zirvesine çıktı. Merkez Bankası’nın faizi olağanüstü bir toplantıyla 425 baz puan yükseltmek zorunda kaldığı 29 Ocak tarihinden önce kur 2.39’a çıkarak tarihi rekorunu kırmış, kararla birlikte kurdaki yükseliş yerini düşüşe bırakmıştı.
Son bir aylık süreçte ise hem risk iştahında azalma hem de gelişmiş ülke faizlerinde yükseliş yaşanıyor. Bunun nedeni ise IŞİD kaynaklı jeopolitik riskler ve ABD Merkez Bankası’nın faizi daha erken artıracağına yönelik açıklamalar. Küresel piyasalarda yaşanan bu gelişmeler Merkez’in faiz indirimi konusunda hareket alanının daraldığını gösteriyor.
Öte yandan IŞID riski, yabancı yatırımcıların bölgeye yakın olan Türkiye’ye yatırım yapma olasılığını da zayıflatıyor. Böyle bir ortamda faizlerin indirilmesi yabancı ve yerli yatırımcılar için yeterli olmayabilir. Bu noktada, hükümet yetkililerinin Merkez’e faizi indir baskısının son dönemde azalması da bunu teyit ediyor.
Kurdaki yükseliş sonrası, “Birikimli döviz kuru gelişmelerinin yıllık enflasyon üzerindeki olumsuz yansımaları kademeli olarak azalmakta” söylemi de PPK metninde yer almayan söylemler arasında bulunuyor. Zira enflasyon verilerine bakıldığında kurdaki artışla birlikte tüketici fiyatlarının (TÜFE) da kademeli olarak arttığı görülüyor. Ağustosta TÜFE yüzde 9.54’e çıkarak çift haneye bir adım daha yaklaştı. Diğer yandan Fitch 3 Ekim’de Türkiye’nin notunu açıklayacak. Kuruluş en son yaptığı toplantıda Merkez Bankası’nın siyasi baskı altında olduğuna vurgu yapmıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder