Ana içeriğe atla

Brezilya’dan gelecek gemideki tek tehlike asbest değil

Türkiye’ye getirilmesi beklenen ve asbest tonajı üzerinden tartışılan Brezilya donanmasına ait São Paulo uçak gemisi, çevre ve insan sağlığına zararlı pek çok tehlikeli toksik atık barındırıyor.

Brezilya donanmasına ait "São Paulo" isimli uçak gemisinin söküm için Türkiye’ye getirilecek olması kamuoyunda tepkiye yol açtı. Sivil toplum kuruluşları ve çevre örgütleri, geminin 600 ile 900 ton arasında asbest barındırdığını belirtirken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum "Gemide 9 ton asbest" var diyerek riskli bir durum olmadığını savundu.

Tartışmalar asbest tonajı üzerine yoğunlaşırken toksik-tehlikeli atık olarak nitelendirilen geminin içerdiği kimyasallar göz ardı mı ediliyor sorusu gündemde.

1,85 milyon dolara satıldı

Fransız donanması tarafından 2000 yılında Brezilya’ya satılan ve 2017’de ıskartaya çıkarılan ülkenin en büyük savaş gemisi São Paulo, Nisan 2021’de sonuçlanan ihaleyle 1,85 milyon dolara denk gelen 10,55 milyon reale satıldı.

Gemiyi Rio de Janeiro’lu bir şirket olan Cormack Marítima aracılığıyla İzmir-Aliağa merkezli Sök Denizcilik adlı firma aldı.

Satışın ardından 21 Haziran 2021’de Belçika merkezli uluslararası sivil toplum kuruluşu NGO Shipbreaking Platform, Basel Eylem Ağı, Brezilya Asbeste Maruz Kalanlar Ağı ABREA ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi İSİG’in de aralarında yer aldığı sivil toplum örgütleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bir mektup gönderdi.

Usulsüzlüklere kılıf endişesi

DW Türkçe’ye konuşan İSİG gönüllüsü ve akademisyen Aslı Odman, mektupta önemli bir usulsüzlüğe dikkat çektiklerini belirtiyor. Sök Denizcilik'in ihaleye Tehlikeli Maddeler Envanteri’ni görmeden girdiğini söyleyen Odman, “Yani esas söküm masraflarını oluşturan, çevreye ve işçi haklarına saygılı bir söküm sürecinin masraflarını bilmeden verilen fiyat, bizde esas olarak usulsüzlüklere kılıf yaratıldığı endişesini uyandırdı. Yalnızca bu nedenle bile ihalenin iptal edilmesi gerektiğini düşündük” diyor.

Bakanlığa iletilen mektupta, geminin yaklaşık 900 ton asbest ve asbest içeren malzeme, yüzlerce ton Poliklorlu Bifenil (PCB) içeren malzeme ve büyük miktarlarda toksik ağır metal içerdiğinin tahmin edildiği belirtilmişti.

Aliağa Çevre Platformu da yine geçen yılın haziran ayında geminin 600 ton asbest ve tehlikeli kimyasal atık barındırdığını belirterek Bakanlığa çağrıda bulunmuştu.

Uyarılar dikkate alınmadı

Ancak sivil toplum örgütlerinin uyarıları dikkate alınmadı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 30 Mayıs 2022’de geminin sökümüne onay verdi. São Paulo gemisi, İzmir-Aliağa’da sökülecek.

Kamuoyundaki tepkilerin ardından Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Hürriyet’e bir demeç verdi ve “Gemide 900 ton değil, 9 ton asbest var” diyerek sürecin riskli olmadığını iddia etti.

Peki hurda gemideki tehlike asbestle mi sınırlı?

Aslı Odman, Bakanlığa geçen yıl gönderdikleri mektupta yer alan 900 ton tahminini, São Paulo ile aynı teknik ve ölçekte yapılan ve ikiz kardeşi olarak nitelendirilen Clemenceau’nun sökümüne ilişkin raporları esas alarak yaptıklarını söylüyor. 

Odman, "Bunun içerisinde ister 900 ton asbest olsun, ister 9 ton asbest olsun, 62 sene önce inşa edilmiş bir nükleer savaş gemisinin barındırdığı pek çok başka tehlikeli madde var” uyarısı yapıyor. “Yüzen bir tehlikeli atık olan bu geminin Aliağa’da sökülmesi kârların şirkete, bedelinin ise çok ciddi bir şekilde topluma ait olması demek” diyen Odman, “Bunu kabul etmediğimiz için São Paulo, Aliağa’ya gelmesin diyoruz” diye ekliyor.

Geminin ikiz kardeşi olan Clemenceau'nun İngiltere'de yapılan söküm çalışmalarında 765 tonu asbest olmak üzere 1300 ton civarında tehlikeli atık çıkmıştı.

Kurşun maruziyeti riski

Uzmanlara göre São Paulo gemisinin yol açacağı asbest dışındaki tehlikeli atıkların başında ağır metallerden biri olan kurşun geliyor.

DW Türkçe’ye konuşan Gıda Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık, bu büyüklükte bir savaş gemisinin yüzlerce ton kurşunlu boya içerdiği görüşünde. Kurşunlu boyaların dünyanın çeşitli ülkelerinde kullanımının yasak olduğunu ancak Türkiye'de bu konuda bir düzenleme bulunmadığını belirten Şık, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) uyarısına dikkat çekiyor.

DSÖ'ye göre çocuklarda kurşun maruziyetini anne karnından itibaren azaltmanın çok kritik önem taşıdığını vurgulayan Şık, “Kurşun çocuklarda öğrenme güçlükleri, bilişsel yetilerde gerileme, IQ düşüşleri, aktivite ya da muhakeme süreçlerinde zayıflama gibi tamamen bilişsel yetenekler kategorisinde değerlendirdiğimiz özelliklerde çok ağır bir tahribata neden oluyor” diyor. São Paulo gibi hurda nitelikli gemilerin sökümünde kurşun içeren malzemelerin parçacıklar halinde toprağa, suya ve havaya karışma ihtimali olduğunu belirten Şık, bu söküm sürecinde kurşunun çevresel ortamlara ulaşmasının nasıl engellendiğine ilişkin kamuoyuyla paylaşılan şeffaf bir bilgi olmadığına işaret ediyor.

Kalay bileşenleri

Toksik kimyasalların yoğun bulunduğu bu tip büyük ölçekli faaliyetlerde ve atık yönetiminin çok zor olduğu iş kollarında çevresel bulaşmanın kaçınılmaz olduğunu söyleyen Şık, kurşun dışında geminin içerdiği organik kalay bileşiklerine de dikkat çekiyor. “Bunların da geminin su altında kalan gövde kısmında yoğun bir şekilde en azından tonlarca bulunduğunu düşünüyorum” diyen Şık, yine bu bileşiklerin nasıl giderildiği, nasıl bir atık yönetimine tabi olduğu konusunda da şeffaf bir bilgi olmadığını ekliyor.

Balast suyu ne olacak?

Öte yandan geminin Türkiye’ye getirilirken dengesini sağlamak için taşıyacağı balast suyu da ekolojik açıdan risk taşıyor. Bülent Şık, “Geldiği bölgedeki çeşitli canlı türlerini buraya transfer edebilir ve bu ekolojik biyoçeşitlilikte bir problem doğurur. Öte taraftan balast suyunun kendisi de bu hurda nitelikteki gemide çeşitli kontamine, yani çeşitli bulaşıcı sularla kirlenir. Bu su ne yapılıyor mesela? Bilmiyoruz” diye konuşuyor.

Bu toksik maddelerin çevresel ortamlara ve nihayetinde insanlara ve diğer canlılara zarar vermemesinin imkânsız olduğunu dile getiren Şık, “Bu tip ağır metallerin, yüksek derecede toksiteye sahip, çeşitli kirleticilerin bulunduğu atıkların ülkemize gelişini mutlak surette engellemek gerekiyor. Türkiye bundan vazgeçmeli” çağrısı yapıyor.

Solunumla alınan tehlikeli maddeler

DW Türkçe’ye konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Halk Sağlığı Kolu Üyesi Dr. Ahmet Soysal da São Paulo gemisinin asbestin yanı sıra birçok tehlikeli atık içerdiğini vurguluyor. Soysal, “Bu tehlikeli atıklardan en önemlileri PCB'ler, petrol, motor yağı ve ağır metaller. Bunlar da bilindiği gibi kansere dönüşen, besin zincirine karışıp ısıyla, su yoluyla veyahut da havadan, solunum yoluyla insan vücuduna alınabilen tehlikeli maddeler” diyor.

Dr. Soysal, São Paulo gemisi nükleer denemelerde kullanıldığı için radyoaktivite tehlikesi olabileceğine de dikkat çekiyor.

2000’li yıllardan sonra kullanımı yasaklanan asbest ise Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’na göre kanserojen etkiye sahip. “Asbest lifleri solunum yoluyla insan vücuduna giriyor ve başta kanserler olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa neden oluyor” diyen Soysal, asbestin neden olduğu hastalıkları şöyle sıralıyor: “Akciğer zarları arasında sıvı toplanması, skleroz, akciğer zarı kalınlaşması ve akciğer dokusunda bağ dokusu oluşması. Ama esas tehlikesi 8-10 yıl sonra, yani asbestin alındığından 8-10 yıl sonra ortaya çıkan mezotelyom.”

Tüm bu nedenlerden dolayı São Paulo gemisinin Türkiye kara sularına sokulmasının insan ve çevre sağlığı açısından bir risk oluşturacağını ifade eden Soysal, “Bu nedenle de Türk Tabipleri Birliği olarak Bakanlığın bu izni geri almasını bekliyoruz” diye konuşuyor.

AB onaylı tesis şartı yeterli mi?

São Paulo gemisi, 2000 yılında Fransız donanması tarafından Brezilya’ya satıldı. Satış zamanında, Fransız hükümeti geminin sökümünün güvenli ve ekolojik açıdan emniyetli olmasını sağlamak için geminin bertaraf yerinin kendisi tarafından onaylanmasını anlaşmaya ek bir madde olarak ekledi. Buna göre Fransa, Avrupa Birliği’nin (AB) onayladığı gemi geri dönüşüm tesisleri listesinde yer alan tersanelerin gemiyi teslim almaya ve hurdaya çıkarmaya yetkili olduğunu belirtti.

Sök Denizcilik, Türkiye'deki AB onaylı tersanelerden biri. Ancak Aslı Odman, İSİG’in tespitlerine göre Türkiye’de bulunan AB sertifikalı tersanelerde gerekli denetimlerin yapılmadığını savunuyor. AB sertifikasına geçen gemi söküm tersanelerinde diğerlerinden daha fazla iş cinayetleri yaşandığını, asbeste maruziyet nedeniyle oluşan meslek hastalıklarının ise üstünün kapatıldığını belirten Odman, “Keza asbest bertarafı ile ilgili çok iyi bir mevzuat olmasına rağmen şaibeli bir durum söz konusu” diyor ve şöyle devam ediyor: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2021’de beş sene içerisinde 714 gemiden yalnızca 250 ton asbest bertaraf edildiğini açıkladı. Kalan tonajlar nerede? Bu, her sene yüzlerce geminin söküldüğü bir yerde uzmanlara göre çok düşük bir rakam. Burada da bertaraf zincirinde usulsüzlükler olduğunu biliyoruz. Ancak hafriyat kamyonlarında, denize itilen şeylerde ne olduğunu bilmiyoruz. Orası bir kapalı kutu. Sivil toplum örgütlerinin denetimine açık değil.”

"Sorun São Paulo gemisinden büyük”

Sorunun sadece São Paulo gemisiyle sınırlı olmadığını, her sene beş on tane bu büyüklükte tonaj söküldüğünü ifade eden Odman’a göre devlet, vatandaşların yaşam hakkı ve çevre hakkı adına gerekli denetimleri yapmıyor. Odman, bunun nedenine ilişkin ise “Nedeni ne pahasına olursa olsun ister çöpten olsun ister plastikten olsun ister zehirli kurşun boyalı hurda metalden olsun, isterseniz siyanürlü altından olsun, ne olursa olsun ekonomik büyüme olsun” ifadelerini kullanıyor.

Aslı Odman, karşı taraf bütün tehlikelerle ilgili karşı kanıtları sunmadığı sürece São Paulo gemisinin kesinlikle sökülmemesi gerektiği görüşünde.

Sök Denizcilik kendi açıkladı

Türkiye’de atıkların bertaraf edilmesi sürecindeki belirsizliklerin yanı sıra São Paulo satışında Tehlikeli Madde Envanteri’nin sağlanmaması da eleştirilerin başında geliyor. Buna göre Sök Denizcilik firması tehlikeli maddeleri bertaraf edecek yüklü masrafları görmeden bir fiyat verdi ve ihaleyi kazandı.

Firma da yaptığı açıklamada bunu onayladı. Sök Denizcilik tarafından ‘basında yer alan asbest ve radyasyon iddiaları’ hakkında yapılan açıklamada “İhale 12 Nisan 2021’de gerçekleşmiş olsa da net analiz ve rapor sonuçları ulaşmadan firmamız tarafından resmi bir başvuruda bulunulmadı. Basel Sözleşmesi çerçevesinde yapılan başvuru Atık Envanter Raporu ve Radyasyon Ölçüm Sonuçları firmamıza ulaştıktan sonra 21 Aralık 2021 tarihinde yapılmıştır” denildi ve söküm çalışmalarının çevreye zarar vermeden yapılacağı iddia edildi. 

Sivil toplum kuruluşlarına göre bu durum Türkiye’nin de taraf olduğu Basel Sözleşmesi’ne aykırı.

Toksik-tehlikeli atık olarak nitelendirilen tartışmalı geminin yakın zamanda Türkiye sularına girmesi bekleniyor. Bakan Kurum ise geminin Türkiye’de gerekli kontrollerinin yapılacağını aksi durumda geri gönderileceğini belirtti.



DW-Reporterin Pelin Ünker

Pelin Ünker Yolsuzluk ve vergi adaleti üzerine haber yapan  araştırmacı gazeteci.  

@pelinunker




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IMF Karşıtı Annenin IMF Uzmanı Kızı

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke , üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor. Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönle

İran, Sıtkı Ayan’dan sorulur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ikinci telefon görüşmesinde adı geçen işadamı Sıtkı Ayan, özellikle AKP döneminde parlayan isimlerin başında geliyor. WikiLeaks belgelerinde de adı geçen Sıtkı Ayan’ın ismi İran ile yapılan ticari anlaşmalar ve yüksek devlet teşvikleriyle anılıyor.   Sivas’ın Gölova beldesinde doğup büyüyen Sıtkı Ayan, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mesleğini icra yerine petrol işine girdi. Ayan’ın, İran ve Sudan’da petrol ve doğalgaz sahalarıyla ilgili yatırımları bulunuyor. WikiLeaks belgelerine göre ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen kripto, Başbakan Erdoğan’ın İran’daki etkinliğini ve ilişkisini ortaya koyuyordu. ABD elçiliğinin belgesinde, 22 Şubat’ta Türk gazetelerinde İran ile Türkiye arasında müşterek bir yatırım projesi imzalandığı ve buna göre kurulacak olan yeni bir doğalgaz boru hattının, İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacağı belirtiliy

Panama Belgeleri: Hayyam Bey'in cenneti

Panama belgelerine göre Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan önce Niue’de bir şirket kurdu. Yaptığı açıklamada “Niue’nun adını bile duymadım” dedi. Panama belgelerinde, Türkiye tarihinin en büyük banka batırma olayına imzasını atan Hayyam Garipoğlu’nun da dört off-shore şirketi ile yer aldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Garipoğlu’nun, Sümerbank davasında adı geçen Olsten Marketing Co Ltd’nin yanı sıra üç ayrı off-shore şirketi daha var. Bu şirketlerden biri Olsten Marketing’in kapatılmasından hemen sonra kurulan Niue merkezli Unitrade International Ltd olsa da Garipoğlu, Niue’nun neresi olduğunu dahi bilmediğini ifade ederek bu şirketin kendisine ait olduğunu yalanladı. Olsten, Mossfon müşterisi Sümerbank ile ilgili dava dosyasına göre Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan bir gün önce, kendisine ait olan Romania International Bank’a 8 milyon dolar transfer etti, buradan da yine kendi paravan şirketi Olsten Marketing’in hesabına aktardı. Panama belgelerine göre

#ParadisePapers: Off-shore biraderler

Berat ve Serhat Albayrak’ın Çalık Holding’de yönetici olduğu dönemde holdinge bağlı çok sayıda off-shore şirketi kurulmuş. Serhat Albayrak bu şirketlerden birinin bizzat direktörü. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının off-shore bağlantılarını ortaya çıkaran Paradise Papers’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın da ismi geçiyor. Serhat Albayrak, belgelere göre Malta’da bir off-shore şirketle bağlantılı görünüyor. Frocks International Trading Ltd adlı şirkette Albayrak’ın yanı sıra Çalık Holding çalışanları Mehmet Gökdemir, Murat Tarı ve Şafak Karaaslan şirket yetkilileri arasında bulunuyor. Murat Tarı 2000-2005 yılları arasında Çalık Holding’de genel müdür olarak görev yaptı. Mehmet Gökdemir Çalık Holding’e bağlı GAP Tekstil yönetim kurulu üyesi, Şafak Karaaslan Çalık Holding’in dış ilişkiler sorumlusu. Serhat Albayrak da söz konusu dönemde Çalık Holding genel müdürlüğünü yürütüyordu.