Hükümet istikrarsız fiyat artışlarına ilişkin çeşitli bakanlıklarla ortak çalışma başlatırken enerji alanında zam yağmuru sürüyor. Benzin, akaryakıt, LPG, elektrik gibi alanlara yapılan zamların ardından ‘bu kışın sert geçeceği’ endişelerini daha da artıracak bir zam da doğalgaza geldi.
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), Kasım ayına ilişkin tarife tablosunu yayımladı. Buna göre elektrik üreten santrallerin kullandığı doğalgaza yüzde 47, sanayide kullanılan doğalgaz fiyatına yüzde 48 zam yapıldı.
Sanayicinin tükettiği 1000 metreküplük doğalgazın fiyatı 3 bin 482 liraya yükselirken elektrik üretim santrallerinin kullandığı 1000 metreküp doğalgazın fiyatı da 4 bin lira oldu. Sanayiye yılbaşından bu yana yapılan doğalgaz zammı ise yüzde 150’ye dayandı.
Peki bu zamlar üretim, istihdam ve tüketiciye nasıl yansıyacak?
"Maliyetler iş dünyasını zorluyor"
DW Türkçe’ye konuşan Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu Başkanı Memiş Kütükcü, sanayinin maliyetlerdeki tüm artışlara rağmen üretime ve ihracata devam ettiğini ancak son dönemde enerji başta olmak üzere, hammadde, lojistik gibi kalemlerde artan maliyetlerin iş dünyasını zorladığını ifade ediyor.
Kütükcü, “Yılbaşından bu yana doğalgaza yapılan zam yüzde 147,5’a ulaştı. 1 Ocak’ta sanayicimiz bin metreküp doğalgaz için bin 414 lira öderken 1 Kasım itibariyle 3 bin 500 lira ödeyecek. Elektrik üretim amaçlı doğalgaz kullanan kojenerasyon tesislerindeki doğalgaza da yılbaşından bu yana yüzde 182 zam geldi . Bu oranlar gerçekten çok yüksek” yorumunu yapıyor.
Kütükcü, doğalgazda artan maliyetlerin elektrik fiyatlarını ve enflasyonu da yukarıya doğru taşıyacağını belirtiyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da sosyal medya hesabından zammı eleştirdi.
Üretim ve istihdam vurgusu yapan Hisarcıklıoğlu, “Türkiye’nin daha çok üretim, yatırım ve istihdama ihtiyacı var. Sanayide doğalgaza yapılan yüzde 48 zam üretim maliyetlerini ve enflasyonu artıracaktır. Üretim ve yatırıma daha fazla destek olup sanayimizin rekabet gücünü korumalıyız” dedi.
Yeni zamların habercisi
BOTAŞ’ın Kasım ayı tablosunda, mesken tarifesinde ise artışa gidilmedi. Ancak sanayinin temel girdisi olan enerjiye yapılan zam, sanayicinin maliyetinin artmasına paralel önümüzdeki dönemde yeni zamların habercisi. Doğalgaza yapılan bu zam, temel gıda maddeleri başta olmak üzere market raflarına ve çarşı pazara da yansıyacak.
DW Türkçe’ye konuşan CHP Enerji ve Alt Yapı Projelerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, “Bu zamlar vatandaşın sofrasındaki ekmeğinden tuzuna, etinden sütüne kadar iğneden ipliğe fahiş fiyat artışının temel nedenleridir. 2021 yılında sanayi doğalgaz tarifesine yapılan bu zamlar etkisini kara kış aylarında gösterecektir” ifadelerini kullanıyor.
CHP’li Akın, çözüm önerilerini, “Kara Kış Fonu hemen şimdi uygulanmalıdır. Kademeli sosyal tarifeye geçilmelidir. Ayrıca elektrikte KDV, TRT fonu, doğalgazda KDV ve ÖTV kaldırılmalıdır. Aksi durumda milletimizi bu kış çok ama çok zor bir dönem bekliyor” şeklinde sıralıyor.
Doğalgaz fiyatlarındaki artış elektriğe de zam anlamına geliyor. Elektrik üreten santrallerin maliyeti arttığında piyasa takas fiyatı artıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, 15 Ekim’de takas fiyatının hesaplama yöntemini değiştirerek tavan fiyatı yüzde 50 artırmıştı.
Enerjide yeni zamlar gelecek dönemde enflasyonun artacağının bir göstergesi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre enflasyon Eylül ayında yüzde 1,25 artarken, yıllık bazda yüzde 19,58 oldu. Üretici fiyatları yıllık bazda yüzde 43,96 artarken, enerji grubundaki yıllık artış yüzde 62,38’i buldu. Son dönemde yapılan enerji zamlarının da gelecek dönemde sanayi kollarına ve buradan da kademeli olarak tüketiciye yansıması bekleniyor.
Hükümetten dar gelirliler üzerine çalışma
Hükümet ise istikrarsız fiyat artışı karşısında dar gelirliyi koruyacak önlemler üzerine çalışma başlattı. Farklı bakanlıkların ortak yürüttüğü çalışma, çiftçiye özel destek paketlerinin açılmasından emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının giderilmesine, emekli maaşlarının düzeltilmesinden asgari ücretin artırılmasına kadar birçok alanı içeriyor.
Faiz indirimine dayanan yeni ekonomi politikasıyla birlikte hükümet, bütçede fazla açık vermeden bu çalışmalar için kaynak yaratmayı planlıyor.
Ancak muhalefet ve ekonomistlere göre böylesi bir kaynak yaratmak mümkün olmadığı gibi gerçekçi de değil.
"Umut tacirliği" eleştirisi
DW Türkçe’ye konuşan eski Hazine Müsteşarı ve Deva Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakçı, hükümetin bu yeni adımını "umut tacirliği" olarak görüyor.
Son dönemde yürütülen ekonomi politikaları sonucu Hazine’nin kasasında para kalmadığını ifade eden Çanakçı, “Bu hükümet, 128 milyar dolar rezervi çarçur etmiş, 55 milyar liradan daha fazla tutarda yedek akçeyi heba etmiş, boşa harcamış bir hükümet. Yine bu hükümet bütçe ve borç dengesini bozmuş bir hükümet. Hazine’nin 2022 yılı finansman programına göre iç borç servis oranı yüzde 103. Yani 100 lira aslında piyasaya ödeyecek, ödediğinden daha fazlasını piyasadan borçlanacak. Şimdi böyle bir yapı içerisinde hükümetin vaatlerinin altını doldurması tabii ki çok zor” ifadelerini kullanıyor.
Hükümetin dar gelirliyi koruma hedefini büyüttüğünü anlatan AKP’li yetkililer ise öncelikle asgari ücretliyi, emekliyi, işçiyi, çiftçiyi koruyacak destek paketlerini devreye sokmaya çalıştıklarını söylüyor. Emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının bu pakete girip girmeyeceği ise bakanlıkların yapacakları destek ve maliyet hesabına göre belirlenecek.
Ancak kaynak yaratma konusunda iktidar kanadından net bir açıklama yok. Umutlar piyasaların canlanmasına bağlanmış durumda.
DW Türkçe’ye konuşan üst düzey bir AKP’li yetkili, “Faiz indirimiyle ihracata yükleniliyor. İhracatta artış yaşayacağız, ithalat azalacak. Bu süreçte turizm gelirlerinin yükselmesi mümkün olacak. Bir süre sonra kurların da kontrol altına alınması ve hükümetin elinin rahatlaması mümkün. Bütçede açık yaşamak istemiyoruz ama önemli olan halkımıza bir koruma kalkanı getirmek” diyor.
"Planlanan adımların hiçbiri bütçeye koyulmadı"
Muhalefete göre hükümet inandırıcı değil, dar gelirliyi korumak için planlanan adımların hiçbiri bütçeye konulmadı.
Hazine’nin borcunun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra iki katından fazla arttığına ve 2 trilyon 200 milyar liraya ulaştığına değinen Çanakçı, hükümetin önceliğinin de ekonomik sıkıntılar olmadığını söylüyor.
Çanakçı, “Halkımız enflasyon, hayat pahalılığı altında inim inim inlerken bu hükümet halen daha Kanal İstanbul gibi bir rant projesinde ısrar ediyor. Aslında anlamlı bir adım atacak olsaydı bütçeyi daha iki hafta önce Meclis’e sevk ettiler, bütçeyi ona göre yaparlardı. Atacakları adımların kaynağını bütçeye koyarlardı. O zaman bir inandırıcılıkları olurdu” diye konuşuyor.
Peki iktidarın faiz indirimine dayalı yeni ekonomi politikası sonuç verebilir mi?
"Günü kurtarmaya dönük"
DW Türkçe’ye konuşan ekonomi yazarı Ozan Gündoğdu, bunun günü kurtarmaya dönük bir plan olduğu görüşünde.
Gündoğdu, “Faizleri indirerek piyasanın yatırım iştahını kabartacak bir kredi pompalaması yapacağız diyorlar. Dolayısıyla piyasa daha fazla yatırım yapacak ve biz fazla ürettiğimiz ürünleri dışarıya satarak cari fazla vereceğiz ve aynı zamanda döviz kurları da yukarı doğru seyrettiği için turizm gelirleri artacak gibi bir hikayeyle anlatılıyor bu. Fakat işin iç yüzü bu kadar basit değil” diye konuşuyor.
Yüksek kurun öncelikle dar gelirliyi vurduğunu hatırlatan Gündoğdu, “Döviz kurlarını sürekli yükseltmek demek sürekli enflasyon demek. Sürekli enflasyon ise dar gelirli kesimlerin sürekli alım gücünü düşürmek demek. Bunu ne zamana kadar sürdürecekler” diye soruyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dar gelirliye destek için yürütülen projeler ve maliyet hesaplarıyla ilgili olarak ilgili bakanlar ve AKP’nin üst yönetimiyle hafta boyunca değerlendirme yapması bekleniyor.
Hilal Köylü/Pelin Ünker
© Deutsche Welle Türkçe
Yorumlar
Yorum Gönder