Ana içeriğe atla

Cezaevleri izinden dönecek mahpuslara ne kadar hazır?

30 Kasım itibarıyla Covid-19 gerekçesiyle izne gönderilen mahpuslar cezaevlerine geri dönecek. Bu durum, cezaevlerinde kalabalıklaşma sorununu yeniden gündeme getirecek. Pandemide riskin artacağı endişesi var.

Pandemi nedeniyle 15 Nisan 2020'de açık cezaevlerinden evlerine gönderilen mahpusların 19 aylık salgın izni, 30 Kasım'da sona eriyor.

Salgın izni pandemi süresince dokuz kez uzatılmıştı.

Adalet Bakanlığı'na bağlı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün son verilerine göre, 369 ceza infaz kurumunda barındırılan 81 bin 815 hükümlü, 31 Ekim 2021 itibarıyla Covid-19 izninde bulunuyor.

Nasıl denetlenecek?

Peki, bu mahpusların cezaevine dönüşü nasıl denetlenecek?

DW Türkçe'ye konuşan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği'nden Berivan Korkut, eğer bu mahpuslar yasal süre doluncaya dek cezaevine teslim olmazlarsa kaçak durumuna düşeceklerini belirtiyor. Korkut, teslim olmayan mahpusların yakalandıklarında firari cezası alacaklarını ve açık ceza infaz kurumunda bulunma dahil birçok haktan mahrum kalacaklarını ifade ediyor.

Berivan Korkut

Berivan Korkut

Kimler dönüyor?

14 Nisan 2020 tarihinden itibaren, açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen yükümlüler izne gönderilmişti.

Geri dönecek olanlar, normal koşullarda açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkı kazanan ancak denetimli serbestlik, koşullu salıverilme süreçleri henüz başlamamış olan mahpuslar. İzin süresinde cezasının infazı dolan mahpuslar ise geri dönmeyecek.

İzinleri sona erecek olan 81 bin 815 hükümlünün hangi suç tiplerinden ceza aldığına ilişkin bir istatistik bulunmuyor. Adalet Bakanlığı konuyla ilgili sorumuza yanıt vermedi.

Nasıl bir prosedür var?

İzinden dönecek mahpuslar için 11 Kasım'da yayınlanan yönetmelikle belli şartlar belirlendi.

Buna göre Covid-19 izninden dönen hükümlülerin aşı yaptırmadılar ise mümkün olan en kısa sürede aşılarını yaptırmaları, kuruma gelmeden önceki son 14 günü kapalı ve kalabalık ortamlardan uzak geçirmeleri, kuruma girişlerinden 48 saat önce PCR testlerini yaptırmaları, kuruma girişleri esnasında maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymaları ve HES kodlarını yazılı olarak yanlarında bulundurmaları istendi.

İzin süreci ne işe yaradı?

Cezaevlerindeki ilk Covid-19 ölümleri, açık ceza infaz kurumlarında gerçekleşmişti. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, 13 Nisan 2020'de açık cezaevinde bulunan üç hükümlünün Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiğini açıklamıştı.

Berivan Korkut, izinler başlamadan önceki dönemde açık ceza infaz kurumlarından çok fazla başvuru aldıklarını belirtiyor. Korkut, "Çünkü açık hapishaneler kapalıların aksine koğuş düzenine göre ayarlanmamıştır. Yani geceleri koğuşta yatacak belirli sayıda mahpus bulunsa da yemekhaneler, telefonlar, tuvaletler, banyolar, bahçe ya da havalandırmalar ortak. Bu nedenle izinlerle birlikte nüfusun azalması, temasın çok yoğun olduğu yerlerde bir rahatlamaya yol açmış olabilir" diyor.

Nuray Çevirmen

Nuray Çevirmen

DW Türkçe'ye konuşan İnsan Hakları Derneği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Nuray Çevirmen ise izin sürecinin açık ceza infaz kurumlarında bulaş riskini ortadan kaldıran birtakım iyi sonuçlara yol açsa da kapalı ceza infaz kurumlarında çok sayıda mahpusun Covid-19'a yakalandığını, çok fazla ölüm vakasıyla karşılaşıldığını vurguluyor. 

Pandemi koşulları iyileşti mi?

Peki, cezaevlerinde pandemi koşulları iyileşti mi?

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, 1 Ekim'de yaptığı açıklamada 369 ceza infaz kurumundan 115'inde pozitif vaka bulunduğunu duyurmuştu.

Nuray Çevirmen, kapalı ceza infaz kurumlarında zaten Covid'den kaynaklı olarak pek çok hak mağduriyeti yaşandığını söylüyor. "Örneğin kendi odalarında herhangi bir hastalık riskine sahip olmayanlar dahi atölye imkanlarından, sosyal faaliyetlerden yararlandırılmıyor. Henüz kontrollü de olsa açık görüş sağlanmıyor. Hastaneden geri dönüşlerde hala 14 gün karantina uygulanıyor. Çok ağır hasta mahpuslar zaten bu karantina koğuşlarında çok büyük sıkıntı yaşamaktalar" diyen Çevirmen, bir yandan kısıtlamalar devam ederken diğer yandan yüzde yüz normalleşme varmış gibi açık ceza infaz kurumlarından izne gönderilenlerin tekrar geri çağrılmasının çok büyük bir çelişki olduğunu vurguluyor.

Berivan Korkut da 81 bin mahpusun cezaevlerine geri döndüklerinde sorunun bir parçası olacaklarını düşünüyor. İnfaz koruma memurları için 14 günlük izolasyon süresinin de kaldırıldığını ifade eden Korkut, "Kapalı ortamda tutulan insanları bu kadar ağır bir tecrit altında tutup hiçbir normalleşme adımı atılmadan birdenbire infaz koruma memurlarının karantina sürelerini kaldırıp, normal düzene geçip 81 bin mahpusu yeniden hapishanelere göndermenin zaten kronik olan, kronikleşmiş olan hapishanedeki salgın sorununu daha da kronikleştireceği düşüncesindeyiz" diye konuşuyor.

Yatak sayısı yeterli mi?

Cezaevine dönüşler kalabalıklaşma sorununu ise yeniden gündeme getirecek.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, 31 Aralık 2020 itibarıyla 370 cezaevinde 266 bin 831 mahpus bulunurken, toplam yatak sayısı 245 bin 200'de kalıyor. Bu durum, 2020 sonunda 21 bin 631 mahpusun yatağı olmadığı gerçeğini gözler önüne seriyor.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün yayınladığı istatistiklere göre ise 31 Ekim itibarıyla mahpus sayısı 294 bin 930'u buldu. Bu rakama Covid-19 izninde olanlar da dahil. Yatak sayısı izinde olanlar çıkarıldığında yeterli görünüyor. Ancak kasım sonu itibarıyla 81 bin 815 hükümlü cezaevlerine geri döndüğünde neredeyse 50 bin mahpus yataksız kalacak. Ceza infaz kurumlarının 251 bin 229 kapasitesi olduğunu söyleyen Berivan Korkut, "En az 43 bin kapasite fazlası mahpustan bahsediyoruz. İnsanların tecrit edilmesi gereken 14 gün karantina bölümleri de eklendiği zaman bu kapasite fazlası, koğuşların kalabalıklaşması ya da açık hapishanedeki alanların kalabalıklaşması gibi bir sorunla maalesef tekrar karşı karşıyayız" diyor.

Türkiye'de 2006 yılından bu yana 228 adet yeni ceza infaz kurumu açıldı. Mevcut ceza infaz kurumlarından 37'sine ise ek bina yapılarak toplam 196 bin 682 kişilik kapasite artışına gidildi. Adalet Bakanlığı 2022 yılında 18 yeni cezaevi daha açmayı hedefliyor.

AKP'nin iktidara geldiği dönemde 50 bin küsur olan mahpus sayısının şu anda 300 bine yaklaştığını ifade eden Nuray Çevirmen, düşüncelerini ifade ettikleri için çok sayıda siyasetçi, gazeteci, hukukçu ve vatandaşın cezaevinde olduğunu hatırlatıyor. Hapishanelerde bugün pek çok hak ihlaliyle yeniden cezalandırma mekanizmalarının üretildiğini vurgulayan Çevirmen, infazı tamamlanmış mahpusların disiplin cezaları gerekçe gösterilerek ya da gözlem kurulu kararıyla denetimli serbestlik ya da koşullu salıverilme haklarından mahrum bırakıldıklarını sözlerine ekliyor. Çevirmen, "Hem hapishanelerin doluluğu hem bunun çok büyük bir cezalandırma mekanizmasına dönüşmesi ve yaşanan hak ihlalleri aslında toplum olarak bizim bu sisteme, cezaevi rejimi sistemine bir daha bakmamızı gerektiriyor" diyor.

Pelin Ünker

© Deutsche Welle Türkçe

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IMF Karşıtı Annenin IMF Uzmanı Kızı

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke , üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor. Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönle

İran, Sıtkı Ayan’dan sorulur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ikinci telefon görüşmesinde adı geçen işadamı Sıtkı Ayan, özellikle AKP döneminde parlayan isimlerin başında geliyor. WikiLeaks belgelerinde de adı geçen Sıtkı Ayan’ın ismi İran ile yapılan ticari anlaşmalar ve yüksek devlet teşvikleriyle anılıyor.   Sivas’ın Gölova beldesinde doğup büyüyen Sıtkı Ayan, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mesleğini icra yerine petrol işine girdi. Ayan’ın, İran ve Sudan’da petrol ve doğalgaz sahalarıyla ilgili yatırımları bulunuyor. WikiLeaks belgelerine göre ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen kripto, Başbakan Erdoğan’ın İran’daki etkinliğini ve ilişkisini ortaya koyuyordu. ABD elçiliğinin belgesinde, 22 Şubat’ta Türk gazetelerinde İran ile Türkiye arasında müşterek bir yatırım projesi imzalandığı ve buna göre kurulacak olan yeni bir doğalgaz boru hattının, İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacağı belirtiliy

Panama Belgeleri: Hayyam Bey'in cenneti

Panama belgelerine göre Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan önce Niue’de bir şirket kurdu. Yaptığı açıklamada “Niue’nun adını bile duymadım” dedi. Panama belgelerinde, Türkiye tarihinin en büyük banka batırma olayına imzasını atan Hayyam Garipoğlu’nun da dört off-shore şirketi ile yer aldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Garipoğlu’nun, Sümerbank davasında adı geçen Olsten Marketing Co Ltd’nin yanı sıra üç ayrı off-shore şirketi daha var. Bu şirketlerden biri Olsten Marketing’in kapatılmasından hemen sonra kurulan Niue merkezli Unitrade International Ltd olsa da Garipoğlu, Niue’nun neresi olduğunu dahi bilmediğini ifade ederek bu şirketin kendisine ait olduğunu yalanladı. Olsten, Mossfon müşterisi Sümerbank ile ilgili dava dosyasına göre Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan bir gün önce, kendisine ait olan Romania International Bank’a 8 milyon dolar transfer etti, buradan da yine kendi paravan şirketi Olsten Marketing’in hesabına aktardı. Panama belgelerine göre

#ParadisePapers: Off-shore biraderler

Berat ve Serhat Albayrak’ın Çalık Holding’de yönetici olduğu dönemde holdinge bağlı çok sayıda off-shore şirketi kurulmuş. Serhat Albayrak bu şirketlerden birinin bizzat direktörü. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının off-shore bağlantılarını ortaya çıkaran Paradise Papers’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın da ismi geçiyor. Serhat Albayrak, belgelere göre Malta’da bir off-shore şirketle bağlantılı görünüyor. Frocks International Trading Ltd adlı şirkette Albayrak’ın yanı sıra Çalık Holding çalışanları Mehmet Gökdemir, Murat Tarı ve Şafak Karaaslan şirket yetkilileri arasında bulunuyor. Murat Tarı 2000-2005 yılları arasında Çalık Holding’de genel müdür olarak görev yaptı. Mehmet Gökdemir Çalık Holding’e bağlı GAP Tekstil yönetim kurulu üyesi, Şafak Karaaslan Çalık Holding’in dış ilişkiler sorumlusu. Serhat Albayrak da söz konusu dönemde Çalık Holding genel müdürlüğünü yürütüyordu.