Ana içeriğe atla

GSÜ akademisyenleri: Akademi siyasi gerilimlere alet edilmemeli

GSÜ akademisyenlerine göre, YÖK’ün Fransız akademisyenlere getirdiği B2 düzeyinde Türkçe bilme şartı, üniversitenin kuruluş anlaşmasına aykırı. Akademisyenlere göre karar, aynı zamanda eğitim hakkını da ihlal ediyor.



Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından Galatasaray Üniversitesi’ndeki (GSÜ) Fransız hocalara çalışma ve oturma izinlerinin yenilenmesi için B2 düzeyinde Türkçe bilme şartı getirilmesine yönelik tartışmalar sürüyor.

Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, hiçbir akademik ve kültürel kurumun siyasi gerilimlere alet edilmemesi, aksine bu kurumların barış ve dostluğun araçları olarak kullanılması gerektiğini vurgulayarak karara tepki gösteriyor. Akademisyenler, tüm tarafların lehine bir çıkış yolu bulunması amacıyla YÖK ile Fransa’nın diplomatik mercileri arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasını talep ediyor.

YÖK'ün gerekçesi mütekabiliyet

YÖK, konuyla ilgili yaptığı açıklamada kararın "mütekabiliyet esasına" göre alındığını bildirmişti. Birgün gazetesinin ulaştığı YÖK yetkilileri, getirilen şartın, Fransa’daki üniversitelere ve ortaöğretim kurumlarına gönderilen Türkçe okutmanlarından ve din görevlilerinden B2 düzeyinde Fransızca istenmesi ve bunu sağlayamayanlara vize verilmemesiyle ilişkili olduğunu belirtti.

YÖK Başkanı Yekta Saraç da Habertürk'e yaptığı açıklamada "Galatasaray Üniversitesi’nin özgün yapısı ile ilgili hassasiyetimiz aynen sürüyor. Fransa tavrını değiştirdiği an biz de gerekli adımı atacağız. Bu karara politik anlamlar yüklemek doğru olmaz" dedi.

Uluslararası anlaşmayla kuruldu

Galatasaray Üniversitesi, 14 Nisan 1992’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın da katıldığı bir törenle imzalanan uluslararası anlaşmayla kuruldu. Anlaşmaya göre öğretim dili Fransızca olan kurumun işleyişi sağlayabilmek için eşit temsilli bir Türk-Fransız Komitesi bulunuyor.

Medienforschung an der Uni Kadir Has Ceren Sözeri

Doç Dr. Ceren Sözeri

DW Türkçe’ye konuşan Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Doç Dr. Ceren Sözeri, GSÜ’nün 90’larda bir dostluk projesi olarak iki devletin anlaşmasıyla doğduğuna ve Türkiye’nin ilk Frankofon üniversitesi olduğuna dikkat çekiyor. Sözeri, "Burada Fransız öğretim üyelerinin çalışma haklarını, ikamet haklarını elinden aldıktan sonra GSÜ'nün hiçbir özelliği kalmadığı gibi eğitim kalitesi de son derece düşecek" diyor. Bunun sadece derslerin Fransızca verilmesiyle ilgili olmadığını ifade eden Sözeri, karşılıklı anlaşmalar sayesinde uygulanan öğrenci değişim programlarının, öğretim üyelerinin faydalandığı programların da karardan etkilenebileceğine vurgu yapıyor.

DW Türkçe’ye konuşan Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Yücel de kararla birlikte Galatasaray Üniversitesi’nin kuruluşunun dayandığı uluslararası anlaşmanın da ihlal edildiğini belirtiyor. GSÜ’nün Türkiye'de dışa açık olan az sayıda üniversiteden biri olduğunu ifade eden Yücel, "Galatasaray Üniversitesi Fransız hocalar olmadan varlığını sürdürebilecek bir üniversite değil. Galatasaray olmaktan çıkar" ifadelerini kullanıyor.

Oturum izinleri yenilenmedi

Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, bugün konuyla ilgili ortak bildiri yayınladı. Bildiride, Fransa vatandaşı öğretim elemanlarına 2020-2021 akademik yılı güz döneminin sonunda kararın gayriresmi bir şekilde bildirildiği, akademisyenlerin çoğunun oturma izinlerinin ise 15 Eylül 2020’den bu yana yenilenmediği aktarıldı.

Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri ortak bildiri yayınladı

Öte yandan akademisyenler, 31 Temmuz 2020’de iki ülkenin hükümetleri tarafından imzalanan EILE anlaşmasını hatırlattı. Anlaşmanın, Fransa’daki ortaöğretim kurumlarında çalışan yabancı uyruklu öğretmenlerin çalışma koşullarını düzenlediği ifade edildi.

"Yanlış uygulama ilköğretimi kapsıyor"

Akademisyen Hakan Yücel, Fransa’da yapılan yanlış uygulamanın ilköğretimi kapsadığına işaret ediyor. "Yani dolayısıyla ilköğretimde yapılan bir yanlış girişime karşılık vermek için yüksek öğrenimde bir düzenleme yapmanın anlamı yok" diyen Yücel, birbirine denk uygulamalar olmadığı için mütekabiliyet esasının anlamını yitirdiğini ifade ediyor. Öte yandan Yücel, her iki durumda da Türk vatandaşı öğrencilerin zarar gördüğüne dikkat çekerek mütekabiliyetin bu anlamda da olmadığını belirtiyor. Yücel, "Yani Fransa’da bu işin mağduru olanlar yine oradaki göçmen ailelerin çocukları, burada da bizim öğrencilerimiz. Mütekabiliyette uğradığınız zarara karşılık olarak karşı tarafa da bir zarar verirsiniz. Ama burada da zarara uğrayan bizim öğrencilerimiz oluyor" diye konuşuyor.

Galatasaray Üniversitesi’nde eğitimin Fransızca verildiğini belirten GSÜ akademisyenleri, bu nedenle de B2 düzeyinde Türkçe seviyesinin zorunluluk arz etmediğini vurgularken, öğretim elemanlarının değerlendirme kriterinin akademik içerikli olmaktan çıkarılıp dil seviyesinin ölçülmesine indirgenmesini de yanlış buluyor.

DW Türkçe’ye konuşan Galatasaray Üniversitesi’nden emekli akademisyen Doç Dr. Ahmet Kuyaş, "Fransız hocalar buraya Türkçe öğrenmeye gelmiyorlar, buna katılıyorum. Onlar bizim çocuklarımıza şu ya da bu bilimi ya da Fransız dilini öğretmeye geliyorlar. Dolayısıyla onların Türkçe bilme zorunluluğunun son derece saçma olduğu kanısındayım" diyor.

Ahmet Kuyas - Ausserordentlicher Professor in Galatasaray Universtät, Historiker

Ahmet Kuyaş

Ceren Sözeri de GSÜ’ye gelen yabancı akademisyenlerin sadece dil eğitimi vermediğini, kendi uzmanlık alanlarına göre iletişim, mühendislik gibi fakültelerde ders verdiğini vurguluyor.

Gelecekte de belirsizliğe yol açacak

Akademisyenlerin aktardığına göre alınan karar, akademik programın işleyişini doğrudan etkilerken gelecekte de belirsizliğe yol açacak.

Kararın özellikle kısa süreliğine Türkiye’ye gelen yabancı akademisyenleri etkileyeceğini ifade eden Sözeri, "Büyük kısmının B2 belgesi olmadığı için onlar için buradaki derslere girememe, Türkiye’yi tercih etmeme, dünyanın başka ülkelerindeki başka Frankofon üniversitelerde pozisyon arama gibi bir durum ortaya çıkacak" diye konuşuyor.

Türkiye’deki öğrencilerin eğitim hakkının da ihlal edileceğini ifade eden Ceren Sözeri,  "Halihazırda GSÜ’deki öğrenciler etkileniyor olabilir ama gelecek senelerde GSÜ’de okumak isteyen öğrenciler için de çok olumsuz bir durum" diyor.

Doç. Dr. Hakan Yücel ise "Gelecek yıllarda Galatasaray Üniversitesi’ne veya Türkiye’deki başka üniversitelere gelecek Fransız akademisyenler için de engelleyici bir atmosfer, yani bir psikoloji oluşuyor. İstenmediğiniz bir yere gidiyormuş gibi oluyor. Bu da değerli adayların başvurusunu engelleyebilecek. Yani Galatasaray Üniversitesi ya da genel anlamda Türkiye’deki üniversiteleri cazip kılmaktan uzaklaştıracak bir uygulama. Bence uzun vadede tehditi bu" ifadelerini kullanıyor.

"Resmi bir cevap bekliyoruz"

Alınan karardan üniversitede bulunan 30 civarında yabancı akademisyenin büyük çoğunluğu olumsuz etkilendi. GSÜ akademisyenlerinin açıklamasına göre Fransız hocaların kampüste eğitim vermeleri yasaklanırken, yasal bir kontratla ev tutabilmeleri, bir telefon operatörü ya da internet sağlayıcısıyla sözleşme yapabilmeleri, yeni sağlık düzenlemeleri kapsamında toplu taşıma kartlarını güncellemeleri ve özellikle de ailelerini ve yakınlarını görmek için bile olsa Türkiye dışına çıkmaları imkânsız hale geldi. Ceren Sözeri, problemlerden bir tanesinin de öğretim üyelerine resmi olarak cevap verilmemesi olduğunu aktarıyor. Aynı mesleği yapan insanlar olarak bir cevap istediklerini belirten Sözeri, sorunun ivedilikle çözülmesini talep ettiklerini ifade ediyor.

GSÜ akademisyenleri: Akademi siyasi gerilimlere alet edilmemeli - DW Türkçe













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IMF Karşıtı Annenin IMF Uzmanı Kızı

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke , üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor. Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönle

İran, Sıtkı Ayan’dan sorulur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ikinci telefon görüşmesinde adı geçen işadamı Sıtkı Ayan, özellikle AKP döneminde parlayan isimlerin başında geliyor. WikiLeaks belgelerinde de adı geçen Sıtkı Ayan’ın ismi İran ile yapılan ticari anlaşmalar ve yüksek devlet teşvikleriyle anılıyor.   Sivas’ın Gölova beldesinde doğup büyüyen Sıtkı Ayan, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mesleğini icra yerine petrol işine girdi. Ayan’ın, İran ve Sudan’da petrol ve doğalgaz sahalarıyla ilgili yatırımları bulunuyor. WikiLeaks belgelerine göre ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen kripto, Başbakan Erdoğan’ın İran’daki etkinliğini ve ilişkisini ortaya koyuyordu. ABD elçiliğinin belgesinde, 22 Şubat’ta Türk gazetelerinde İran ile Türkiye arasında müşterek bir yatırım projesi imzalandığı ve buna göre kurulacak olan yeni bir doğalgaz boru hattının, İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacağı belirtiliy

Panama Belgeleri: Hayyam Bey'in cenneti

Panama belgelerine göre Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan önce Niue’de bir şirket kurdu. Yaptığı açıklamada “Niue’nun adını bile duymadım” dedi. Panama belgelerinde, Türkiye tarihinin en büyük banka batırma olayına imzasını atan Hayyam Garipoğlu’nun da dört off-shore şirketi ile yer aldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Garipoğlu’nun, Sümerbank davasında adı geçen Olsten Marketing Co Ltd’nin yanı sıra üç ayrı off-shore şirketi daha var. Bu şirketlerden biri Olsten Marketing’in kapatılmasından hemen sonra kurulan Niue merkezli Unitrade International Ltd olsa da Garipoğlu, Niue’nun neresi olduğunu dahi bilmediğini ifade ederek bu şirketin kendisine ait olduğunu yalanladı. Olsten, Mossfon müşterisi Sümerbank ile ilgili dava dosyasına göre Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan bir gün önce, kendisine ait olan Romania International Bank’a 8 milyon dolar transfer etti, buradan da yine kendi paravan şirketi Olsten Marketing’in hesabına aktardı. Panama belgelerine göre

#ParadisePapers: Off-shore biraderler

Berat ve Serhat Albayrak’ın Çalık Holding’de yönetici olduğu dönemde holdinge bağlı çok sayıda off-shore şirketi kurulmuş. Serhat Albayrak bu şirketlerden birinin bizzat direktörü. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının off-shore bağlantılarını ortaya çıkaran Paradise Papers’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın da ismi geçiyor. Serhat Albayrak, belgelere göre Malta’da bir off-shore şirketle bağlantılı görünüyor. Frocks International Trading Ltd adlı şirkette Albayrak’ın yanı sıra Çalık Holding çalışanları Mehmet Gökdemir, Murat Tarı ve Şafak Karaaslan şirket yetkilileri arasında bulunuyor. Murat Tarı 2000-2005 yılları arasında Çalık Holding’de genel müdür olarak görev yaptı. Mehmet Gökdemir Çalık Holding’e bağlı GAP Tekstil yönetim kurulu üyesi, Şafak Karaaslan Çalık Holding’in dış ilişkiler sorumlusu. Serhat Albayrak da söz konusu dönemde Çalık Holding genel müdürlüğünü yürütüyordu.