Ana içeriğe atla

İstanbul’da susuzluk tehlikesi: Nedeni havzalardaki yapılaşma

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme taşıdığı İstanbul’da susuzluk tehlikesi uzmanlara göre de varlığını koruyor. İstanbul’da şu anda 110 günlük su kapasitesi var. Bunun en önemli nedeni ise havzalarda artan yapılaşma.


İstanbul’da 'susuzluk sorunu' son günlerde gündemi yeniden meşgul ediyor. Eski Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, 16 Kasım 2017’de "Melen’in devreye girmesiyle birlikte İstanbul’un su sorununu 2071 yılına kadar çözdük" demişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 26 Kasım’da konuyu yeniden siyasi gündeme taşıdı. Katar ziyareti sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, "Gelen haberler çok hayra alamet değil. İstanbul’da üç ay gibi bir süre sonra, havalar böyle giderse, İstanbul susuzluğa doğru yürüyor" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ise katıldığı bir televizyon programında, Erdoğan’ın bu söylemine "Şu anda İstanbul'un su sorunu önümüzdeki bir yıl içinde yoktur" diye yanıt verdi. Konuyla ilgili olarak gazetecilere de açıklamalarda bulunan İmamoğlu, 2016 yılında hizmete girmesi planlanan Melen Barajı'nın hala açılmamış olmasını eleştirdi:
"Tehlike varlığını koruyor"
Peki, İstanbul’u bekleyen bir susuzluk tehlikesi gerçekten var mı?
Uzmanlar, 'siyasi bir malzeme' olarak gündeme gelmesine karşın, bu tehlikenin varlığını koruduğunu, sorunun ise yanlış su politikaları ve İstanbul havzalarında artan yapılaşmadan kaynaklandığı vurguluyor. Çevre mühendislerine göre ihale sürecine hazırlanan Kanal İstanbul projesi gerçekleşirse mevcut su havzaları da yok olma riskiyle karşı karşıya.
İstanbul Çevre Mühendisleri Odası’na (ÇMO) göre, İstanbul’da su barajlarının kapasite olarak yüzde 40’ı Ömerli, Darlık ve Elmalı olmak üzere Anadolu yakasında; yüzde 60’ı ise Pabuçdere, Sazlıdere, Büyükçekmece, Alibey, Terkos, Istırancalar olmak üzere Avrupa yakasında bulunuyor.
Günlük su ihtiyacı 3 milyon metreküp olan İstanbul’un bu ihtiyacının yaklaşık yüzde 23’ü Melen’den, yüzde 77’lik kısmı ise kentteki su kaynaklarından karşılanıyor.
110 günlük kapasite var
ÇMO İstanbul Şube Su ve Atıksu Komisyonu Başkanı Selahattin Beyaz, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, İstanbul’un toplam su kaynaklarının kentin su ihtiyacını 290 gün karşıladığını, Melen’den temin edilen su ile bu sürenin 1 yıla çıktığını belirtiyor.
Selahattin Beyaz
Selahattin Beyaz
Ancak Beyaz, 28 Kasım 2019 itibarıyla İstanbul su kaynaklarının doluluk oranlarına bakıldığına kentte 135 günlük su ihtiyacını karşılayacak kapasitede su bulunduğuna, bu hacmin tamamını kullanmanın da mümkün olmadığına işaret ediyor. Beyaz’a göre, yaklaşık yüzde 15-20 oranınındaki taban çamuru miktarı düşüldüğünde Melen’den gelen su ilavesiyle birlikte kentin 110 günlük ihtiyacını karşılayacak su kapasitesi bulunuyor.
Beyaz, "Bu yaklaşım ile İstanbul kentinin su sorunu olduğu kabul edilmeli ve planlama yapılmalı" uyarısı yapıyor. Beyaz, bugüne getiren nedenleri ise su politikalarındaki rantçı yaklaşımlar ve su yönetimlerinin yanlış planlamaları olarak sıralıyor.
"Su havzaları yok oluyor"
DW Türkçe’ye konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden emekli Prof. Beyza Üstün ise sorunun kaynağının canlı ekosistemini ve su havzalarını yok eden projeler olduğu görüşünde. Üstün, "2009’da su havzalarının ve yeraltı sularının şirketlere sermaye birikimi olarak sunulmasının önü açıldı. Dereler, üzerine HES yapılmak üzere şirketlere devredildi. Su sorunu yeniden siyasi argüman olarak ortaya çıktı ama bu argümanı kullanan siyasi irade ile bunu yapan siyasi irade aynı" diyor.
Prof. Beyza Üstün
Prof. Beyza Üstün
"Doğal varlıklar sermaye birikimine sokuldukça biz bunu daha çok yaşayacağız" diyen Üstün, suyun doğal akışına destek olan alanların korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Üstün, "Yeraltı katmanları ve orman ekosistemi suyun doğal akışına destek olan alanlar. Orman ya da bitki doku, çalılıklar dahil. Üzerindeki suyu bekletiyorlar, içindeki kirleticileri arındırıyorlar. Biz ormanlara dokunmazsak, maden çıkarıyoruz diye otobanlar geçiriyoruz diye yeraltı akışına müdahale etmezsek su döngüsü kendisini kurtaracaktır" diye konuşuyor.
"Yağış beklemek çözüm değil"
ÇMO’dan Selahattin Beyaz da artan yapılaşma nedeniyle barajların yağışlarla dolması beklentisinin su sorunun çözümü için doğru bir yaklaşım olmadığı görüşünde. Buna göre kentin kuzeyinde bulunan yağış toplama havzalarındaki yapılaşma, Kuzey Ormanları'nın yok edilmesi, yağışların barajları doldurma ihtimalini azaltıyor.
Melen projesinin 2071 yılına kadar İstanbul’da su sorununu çözeceği yaklaşımını da gerçekçi bulmayan Beyaz, Melen havzasının atık sularını toplayan kanalizasyon sistemi ve atık su arıtma sistemlerinin yapımının henüz tamamlanmadığını ve bu işlemlerin uzun süre alacağını söylüyor.
"Kayıp kaçakta iyileştirme yok"
Selahattin Beyaz, İstanbul’da çözülmesi gereken öncelikli sorunlardan birinin de kayıp-kaçak oranlarının azaltılması olduğunu düşünüyor. Beyaz, kentin su şebekesinde kayıp kaçak oranının yüzde 21,4 olduğuna işaret ediyor. Bu oran Melen’den elde edilen suyun neredeyse tamamına eşit.
Beyaz’ın verdiği bilgiye göre Kağıthane Su Arıtma Tesisi'nde de arıtılan suyun tamamı şebekede fiziki olarak kayboluyor. Kayıp kaçak oranlarının 2014-2017 arasında da aynı seviyede olduğunu söyleyen Beyaz, bu konuda bir iyileştirme yapılmadığına dikkat çekiyor. Oysa şebeke kayıplarının maksimum yüzde 3-5 arasında olması gerekiyor.
'Sakarya Nehri kullanılmamalı'
Öte yandan Beyaz, 2014 yılında Sakarya Nehri üzerinden, Karasu bölgesinde yapılan pompa istasyonu ile İstanbul’a su iletimi yapıldığını hatırlatıyor. Bunun bir daha ‘asla’ B planı olmaması gerektiğini vurgulayan Beyaz, Sakarya Nehri’nin dördüncü sınıf su kalitesinde olduğunu, arıtma işleminden sonra bile içme ve kullanma suyu niteliğine yükselmesinin mümkün olmadığını söylüyor.
İstanbul’da yapımı planlanan Sungurlar Barajı’nın da su kaynaklarının ancak yüzde 10’unu ve şebeke kayıp kaçak oranının ancak yarısını karşılayacak kapasitede olduğuna değinen Beyaz, "Yeni baraj yapımı yerine, kent su ihtiyacının yüzde 10 kapasitesini karşılayan Sazlıdere Barajı ve çevresi korunmalı" diyor.
Sazlıdere Havzası tehlike altında
Küçükçekmece Gölü’nden başlayıp Sazlıdere Havzası boyunca ilerleyerek Durusu’da Karadeniz’e ulaşması planlanan yapay bir su yolunu içeren Kanal İstanbul projesiyle ilgili ihale sürecinin başlayacağı ise dün duyuruldu. Ulaştırma Bakanı Mehmet Cahit Turhan, düzenlediği toplantıda "Teknik çalışmaları tamamladık. ÇED çalışmalarında son aşamaya geldik. 1/100.000 ölçekli çevre düzenleme planının kesinleşmesini müteakip ihalesine çıkacağız" dedi.
Ancak çevre mühendisleri, su havzalarını yok edeceğini vurgulayarak projeye karşı çıkıyor. Selahattin Beyaz, "İstanbul, havzaları talan edilerek, komşu illerin su kaynaklarına muhtaç hale geldi. Sazlıdere Havzası, Kanal İstanbul projesine feda edilmemeli. Kanal İstanbul aynı zamanda su toplama havzalarının da yok olmasına neden olacak" diyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na göre de Kanal İstanbul projesi, "şehre yüz kere ihanet" anlamına geliyor:
"Kanal İstanbul yıkım projesi"
Beyza Üstün de projeyle doğal alanların yapılaşmaya açılacağını ve bunun son derece tehlikeli olduğunu vurguluyor. Üstün "Projeyle kara ve deniz ekosistemi birbirine geçecek. Küçükçekmece yarı tuzlu bir göldür, bir lagündür. Lagün tamamen yarılıp kanala çevrilecek. Tatlı su ve tuzlu su birbirine karışacak. Dere boyunca korunan doğal alanlar da yapılaşmaya açılacak. Havzalar için tam bir yıkım projesi. Adım adım havzayı yapılaşmaya açıyorlar" diye konuşuyor.
İstanbul’da su sıkıntısı tartışmaları sürerken havzaları tehlikeye atan projelere devam edilmesi tehlikenin büyüyeceğine işaret ediyor. Uzmanlara göre, su sorunun çözülmesi için öncelikle yaşam hakkı olan su kaynaklarının planlanmasının kısa ve uzun vadeli yapılmalı, ayrıca başta Kanal İstanbul olmak üzere havzaları yapılaşmaya açan projelere son verilmeli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IMF Karşıtı Annenin IMF Uzmanı Kızı

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke , üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor. Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönle

İran, Sıtkı Ayan’dan sorulur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ikinci telefon görüşmesinde adı geçen işadamı Sıtkı Ayan, özellikle AKP döneminde parlayan isimlerin başında geliyor. WikiLeaks belgelerinde de adı geçen Sıtkı Ayan’ın ismi İran ile yapılan ticari anlaşmalar ve yüksek devlet teşvikleriyle anılıyor.   Sivas’ın Gölova beldesinde doğup büyüyen Sıtkı Ayan, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mesleğini icra yerine petrol işine girdi. Ayan’ın, İran ve Sudan’da petrol ve doğalgaz sahalarıyla ilgili yatırımları bulunuyor. WikiLeaks belgelerine göre ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen kripto, Başbakan Erdoğan’ın İran’daki etkinliğini ve ilişkisini ortaya koyuyordu. ABD elçiliğinin belgesinde, 22 Şubat’ta Türk gazetelerinde İran ile Türkiye arasında müşterek bir yatırım projesi imzalandığı ve buna göre kurulacak olan yeni bir doğalgaz boru hattının, İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacağı belirtiliy

Panama Belgeleri: Hayyam Bey'in cenneti

Panama belgelerine göre Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan önce Niue’de bir şirket kurdu. Yaptığı açıklamada “Niue’nun adını bile duymadım” dedi. Panama belgelerinde, Türkiye tarihinin en büyük banka batırma olayına imzasını atan Hayyam Garipoğlu’nun da dört off-shore şirketi ile yer aldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Garipoğlu’nun, Sümerbank davasında adı geçen Olsten Marketing Co Ltd’nin yanı sıra üç ayrı off-shore şirketi daha var. Bu şirketlerden biri Olsten Marketing’in kapatılmasından hemen sonra kurulan Niue merkezli Unitrade International Ltd olsa da Garipoğlu, Niue’nun neresi olduğunu dahi bilmediğini ifade ederek bu şirketin kendisine ait olduğunu yalanladı. Olsten, Mossfon müşterisi Sümerbank ile ilgili dava dosyasına göre Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan bir gün önce, kendisine ait olan Romania International Bank’a 8 milyon dolar transfer etti, buradan da yine kendi paravan şirketi Olsten Marketing’in hesabına aktardı. Panama belgelerine göre

#ParadisePapers: Off-shore biraderler

Berat ve Serhat Albayrak’ın Çalık Holding’de yönetici olduğu dönemde holdinge bağlı çok sayıda off-shore şirketi kurulmuş. Serhat Albayrak bu şirketlerden birinin bizzat direktörü. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının off-shore bağlantılarını ortaya çıkaran Paradise Papers’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın da ismi geçiyor. Serhat Albayrak, belgelere göre Malta’da bir off-shore şirketle bağlantılı görünüyor. Frocks International Trading Ltd adlı şirkette Albayrak’ın yanı sıra Çalık Holding çalışanları Mehmet Gökdemir, Murat Tarı ve Şafak Karaaslan şirket yetkilileri arasında bulunuyor. Murat Tarı 2000-2005 yılları arasında Çalık Holding’de genel müdür olarak görev yaptı. Mehmet Gökdemir Çalık Holding’e bağlı GAP Tekstil yönetim kurulu üyesi, Şafak Karaaslan Çalık Holding’in dış ilişkiler sorumlusu. Serhat Albayrak da söz konusu dönemde Çalık Holding genel müdürlüğünü yürütüyordu.