Paradise Papers’a göre AKP döneminde
İDO ve şehir hastaneleri gibi birçok
ihale alan Akfen Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Hamdi Akın, Appleby’ın
iç yazışmalarında “altın müşteri” olarak
nitelendiriliyor. Altın müşteri olmak
için yılda 50 bin -100 bin dolar
ödeme yapmak gerekiyor. Akın,
2015’te 88 bin 755 dolar ödedi.
AKP iktidarları döneminde çok sayıda kamu ihalesi alan iş
insanlarından biri olan Hamdi Akın, Appleby’nin ‘inanılmaz’ diye
adlandırdığı en iyi müşterilerinden biri çıktı.
Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının,
off-shore hizmet sağlayıcıları Appleby ve Asiaciti ile gizlilik
politikası uygulayan 19 farklı yargı alanındaki hesaplarını ifşa eden
Paradise Papers’a göre, pek çok ‘şüpheli’ müşteriye de hizmet verdiği
ortaya çıkan Appleby’nin Man Adası biriminin kayıtları arasından Akfen
Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’a ait şirketler de çıktı.
Appleby’ye ait belgelere göre Jersey merkezli olan bu şirketler, Hamdi
Akın Group’a bağlı görünüyor.
Birleşik Krallık’a bağlı olan Jersey, Fransa’nın kuzeyinde yer alan
Manş Adaları’ndan biri ve dünyanın 10 büyük vergi cenneti arasında yer
alıyor.
88 bin dolarlık fatura
Diğer yandan, belgelere yansıyan ve şirket stratejilerinin
tartışıldığı Appleby iç yazışmaları, Hamdi Akın’ın da aralarında olduğu
525 müşterinin “Top Clients 2015” listesinde olduğunu gösteriyor. En iyi
müşterilerin sıralandığı listede Appleby Fiduciary Business (AFB) yılda
100 bin doların üzerinde ödeme yapan müşteriler ‘platinyum’, 50 bin -
100 bin dolar arası ödeme yapanlar ‘altın’, 30 bin – 50 bin dolar arası
ödeme yapanlar ise ‘gümüş’ müşteri olarak adlandırılıyor. Listeye
bakıldığında ise Hamdi Akın’ın 2015’te Hamdi Akın Group üzerinden
şirkete 88 bin 755 dolar ödeme yaptığı anlaşılıyor.
Şirketler hâlâ aktif
Bir yazışmada aynen şu ifadeler kullanılıyor: “Ekteki listede AFB’ye
yılda 30 bin dolardan fazla ödeme yapan 525 tane inanılmaz müşteri var.
Bu müşteriler, bundan sonra da odaklanmaya devam edeceğimiz isimler
olacak.” Söz konusu listeye göre 56 gümüş, 32 altın, 434 platinyum
müşteri bulunuyor. Listenin ilk sırasında ise 1.4 milyon dolarlık
faturayla Latin Amerika’da çevreyi kirletmek, Afrika’daki diktatörlerle
çıkar ilişkisi içinde olmak, Avustralya dışına vergi kaçırmakla suçlanan
emtia şirketi Glencore var.
Paradise Papers’a göre, Jersey’de Hamdi Akın’a ait beş adet şirket
bulunuyor. Kobi Limited, Jurua Limited, Saksi Limited, Iona Limited,
Matilda Private Trust Company Limited adlı bu şirketler, Appleby’a
kayıtlı çok sayıda şirket gibi UBS Nominees Limited ile Unihouse
Nominees Limited üzerinden kurulmuş. Beş şirket de Hamdi Akın Group’a
bağlı görünüyor.
Kobi Limited Ağustos 2012, Matilda Private Trust Company Limited
Temmuz 2012, Jurua Limited ve Iona Limited Temmuz 2013, Saksi Limited
Ocak 2014’te kurulmuş. Şirketlerin hepsi halen aktif görünüyor.
Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Hamdi Akın, bu şirketlerin varlığını kabul etti.
Hesaplar Citi ve UBS’te
Appleby kayıtlarına göre Hamdi Akın, bu şirketlerle ilgili
işlemlerinde UBS ve Citi Private Bank ile çalışıyor. Iona Limited ve
Jurua Limited’in ana faaliyet konusu İngiltere’de konut satın almak
olarak görünüyor. Danışmanlık şirketi olarak kurulan Saksi Limited’in
elde tutulan varlıklarla ilgili gelir kazanılmasını sağlamak için
yatırımlar yaptığı belirtiliyor. Kobi Limited ve Matilda Private Trust
Company Limited şirketlerinin UBS AG ve Citi Private Bank’ta bağlı
hesapları bulunuyor.
‘Kişisel yatırımlarım’
Hamdi Akın gazetemizin sorularına verdiği kısa yanıtta, söz konusu
şirketlerin varlığını kabul ederken, bu şirketlerin Akfen Holding ve
dolayısıyla Türkiye’deki faaliyetleriyle hiçbir ilgisi olmadığını
söyledi.
“Bu şirketlerin geliri ve faaliyeti yok” diyen Akın, Iona Limited ve
Jurua Limited’in İngiltere’de ev almak üzere kurulduğunu kabul etti.
Akın “İki şirket de Londra’da ev almak için prosedürel şekilde kuruldu.
Bunlar, kişisel yatırımları değerlendirmek üzere kurulmuş şirketler”
diye konuştu.
Hamdi Akın |
PORTRE
Hamdi Akın, AKP döneminde aldığı ihalelerle öne çıkan iş
insanlarından biri. 2011 ‘de İDO ihalesini kazanan Akın, geçen yıl üç
şehir hastanesinin ihalesini aldı. TAV’ın kurucu ortağı olan Akın, geçen
haziranda şirketteki yüzde 8.1 hissesini Fransızlara sattı. 2005’te PSA
ile eşit ortaklıkla Mersin Limanı’nın 36 yıllık işletme hakkını alan
Akın, aynı yıl TUV Sud AG ve Doğuş Otomotiv ile Araç Muayene
İstasyonlarının işletme hakkını 20 yıllığına kazandı.
OFF-SHORE ÜZERİNDEN NEDEN EV ALINIR?
Ultra lüks yaşamın kârlı yolu
Londra
dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Lüks emlak arayanların ilgi
odağı haline gelen şehir yatırımcıların da gözdesi. Zenginler için ultra
lüks yaşamın daha kârlı yolu ise yine vergi cennetlerinden geçiyor.
Araştırmalar yatırım amaçlı konut alımında vergi cennetlerinin artan
kullanımının endişe verici boyutlara ulaştığını gösteriyor. Bu durum
sadece Londra için geçerli değil. The Guardian’a göre İngiltere ve
Galler genelinde evler ve ofisler dahil olmak üzere sayıları 99 bin 344
olarak hesaplanan her türlü mülk şirketlere ait görünüyor. Bu
şirketlerin yüzde 90’ı ise vergi cennetlerinde kayıtlı.
İngiltere’de
konut alımlarında alım satım vergisi 125-250 bin pound arası yüzde 1,
250-500 bin pound arası yüzde 3, 500 bin - 1 milyon pound arası yüzde 5
olarak ödeniyor. Diğer masraflar genelde 1000 ile 5000 pound arasında
değişen avukatlık ücreti, tapu masrafları ve diğer küçük masraflar
olarak değişiyor. Bu yıl yapılan düzenlemelerle 2 milyon sterlinlik bir
ev alımında sadece damga vergisi için 153 bin 750 sterlin vergi ödenmesi
gerek. Off-shore üzerinden alımlarda bu masraflardan kurtulunuyor.
Yazı dizisinin birinci bölümü: Vergi cennetlerinin perdesi aralandı... Ünlü isimlerin sırları ortaya döküldü
Yazı dizisinin ikinci bölümü: Off-shore kardeşler... Kayıtlardan damat bakan Albayrak ile kardeşi de çıktı
Yazı dizisinin üçüncü bölümü: Belgeler Binali Yıldırım'ı doğrulamadı... Hani devlet ihalesi almamışlardı?
Yazı dizisinin dördüncü bölümü: Paralar deplasmanda
Gizlilik yolsuzluğu besler
Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oya Özarslan 'Off-shore ve finansal gizlilik' üzerine görüşlerini yazdı.
Küreselleşme yaşadığımız hayatı tümüyle değiştirirken, yolsuzluk da
bundan payını aldı. Artık yolsuzluk hem çok büyük bir ölçekte
gerçekleşiyor, hem de finansal sistemin yeni yarattığı araçlarla oldukça
karmaşıklaştı ve küreselleşti, ülke sınırlarını aşarak uluslararası
boyut kazandı.
Panama ve Paradise belgeleriyle tüm dünyadan politikacılar ve
ünlülerin vergiden kaçınmak için off-shore cennetleri kullandığına tanık
olurken, Brezilya Odebrecht skandalı ve Azerbaycan Laundromat
(Çamaşırhanesi) gibi olaylarda bu sistemin yolsuzluğa nasıl araç
olduğunu görüyoruz.
Paradise Belgeleri ile politikacılar ve ünlülerin hiçbir açıklama
yapma zorunluluğu olmadan servetlerini gözden kaçırma imkânına sahip
olduğu, yoksullar vergi öderken süper zenginin vergi avantajından
yararlandığını gördük. Offshore’da tutulan varlığın toplamının 11.5
trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. (Türkiye’nin 2018 yılı bütçe
büyüklüğü 768.2 milyar lira olarak açıklandı.)
Tabii vergi adaleti ve mal bildirimi yanında işin bir de yolsuzluk
boyutu var. Latin Amerika ve iki Afrika ülkesinde politikacılara rüşvet
vermek için off-shore şirketler zincirinin kullanıldığı Odebrecht
skandalında şirket, Amerikan Adalet Bakanlığı ile gerçekleştirilen
Uzlaşma Anlaşması’nda rekor niteliğindeki 3.5 milyar dolar tazminata
mahkûm edildi. Azerbaycan Laundromat (Çamaşırhanesi) olayında ise
yurtdışına çıkarıldığı iddia edilen 2.9 milyar doların, Danimarka ve
Estonya’daki bankalar aracılığıyla Batı’ya transfer edildiğini, Britanya
Virjin Adaları’ndaki (BVI) paravan şirketlerde saklandığını, buradan
Dubaili şirketlere transfer yapıldığını ve Azerbeycan’daki seçim ihlali
iddialarını görmezden gelmek için Avrupa Parlamentosu’ndaki Alman ve
İtalyan parlamenterlere rüşvetler verildiğinin belirtildiğini görüyoruz.
Karmaşık ve çok katmanlı bu örneklerde genelde ülkenin zenginlikleri
halkından kaçırılarak yurtdışına çıkarılıyor ve finans sisteminin
elverişli araçlarıyla Batı dünyası içinde aklanabiliyor.
Finansal gizlilik
Sızan belgeler paranın gizlice sınırlar ötesi hareket etmesi, vergi
daireleri ve savcıların yetki alanından uzak kalıp saklanabilmesi için
off-shore sisteminin kritik önemde bir araç olduğunu gösteriyor. Panama
Belgeleri’yle paravan şirketlerin yüzde 50’sinden fazlasının BVI’da
kurulmuş olduğu ortaya çıktı. Sadece 28 bin kişinin yaşadığı BVI’daki
toplam gizli şirket sayısı 2016 Haziran’da 430 bine ulaşmıştı.
Off-shore cennetleri sadece adalardan ibaret değil, Amerika’nın
neredeyse tüm eyaletlerinde gerçek hissedarın kim olduğunu belirtilmeden
yani tam bir gizlilik içinde şirket kurmak mümkün. Hatta, Delaware
eyaleti hayalet şirketlerle o kadar ünlü ki, Transparency
International’ın Yolsuzları Ortaya Çıkar kampanyasındaki sembolik
kelimelerden biri haline geldi. Delaware’de tek bir binada 285 bin
şirketin kayıtlı olduğu belirtilmektedir.
Gizliliğin kural olduğu İsviçre, Luksemburg gibi ülkelerdeki banka
hesaplarıyla gayrimenkul ve ultra lüks eşya satışı da yasadışı gelirleri
saklamak için başka elverişli bir yol. Bu işlemler sonunda
“temizlenmiş” olan çoğu kirli para artık finansal sistem içinde
rahatlıkla hareket etmeye hazırdır. Ve dünyanın başka köşelerindeki
başka şirketlerin başka “hayali” siparişlerinin ödemesi olarak yola
çıkabilir.
Mücadele ediyor muyuz?
2014 zirvesinde Türkiye’nin de dahil bulunduğu G20 ülkeleri, paravan
şirket sorununun kaynağı olan gizli hissedarlık sisteminin
kaldırılmasını ve mal bildirimi için önlemler almayı kabul ettiler. AB
gerçek hissedarlık sicili ve ülkeler arası bilgi paylaşımını getirdi.
Dünya Bankası sözleşmelerinde gerçek hissedarlık bildirimi zorunlu
olmaya başladı.
Londra’daki Yolsuzlukla Mücadele Zirvesi’ne katılanTürkiye dahil tüm
ülkeler şirket gizliliğini kaldıracaklarına dair taahhütler verdiler.
Verilen taahhütlere rağmen, Türkiye’de gerçek hissedarlık için açık
sicil olmaması, mal bildiriminin kamuya açık olmaması, ihalelerde
şeffaflık bulunmaması önemli engeller arasında. Varlık barışı ile kara
para aklama mücadelesinin zayıflaması da bir başka önemli sorun.
Küreselleşen yolsuzluk sisteminde uzun lafa gerek yok, her zaman
olduğu gibi gizlilik en büyük kolaylaştırıcı! Tam da bu nedenle
off-shore ve gizlilik sağlayan tüm mekanizmalar en öncelikli mücadele
alanı olarak ele alınmalı.
E. Oya Özarslan
Transparency International
Transparency International
Yorumlar
Yorum Gönder