Gezi Parkı eylemleriyle karşılaştırılan Sarı Yeleklilerin eylemleri hem talep hem sonuca ulaşma yönünden birbirinden ayrılıyor. Gezi’de öne çıkan isimler Sarı Yelekleri DW Türkçe’ye değerlendirdi.
Fransa'da 17 Kasım'da akaryakıt zamlarına tepkiyle başlayan Sarı Yeleklilerin eylemleri kısa sürede hükümet karşıtı bir harekete dönüştü. Eylemler hükümet tarafından atılan geri adımlara rağmen yaklaşık üç haftadır sürüyor.
Araçlarda bulundurulması zorunlu olan reflektörlü sarı yelekleri giyerek eylem yaptıkları için "Sarı Yelekliler" olarak anılan göstericiler, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un daha çevre dostu yeşil ve elektrikli araçlara geçişi teşvik etmek amacıyla dizel ve benzin yakıtlarına getirdiği vergi zammına karşı çıkıyordu. Fransız hükümeti önce zamları askıya aldı, "Sarı Yelekliler" bunu yeterli bulmayınca zamlar iptal edildi.
Göstericiler, ekonomik eşitsizliğin giderilmesinin yanı sıra işçi, emekli ve öğrenci hakları gibi konularda taleplerini duyurmaya devam etti. Eylemler, örgütsüz olmaları nedeniyle Türkiye'nin yakın dönemde tanıklık ettiği Gezi Parkı eylemleriyle çok sık karşılaştırıldı. İstanbul'da 2013 yılında Gezi Parkı'nda başlayan çevreci protestolar kısa süre içinde kitleselleşmiş, yüz binlerce kişinin katıldığı hükümet karşıtı gösterilere dönüşmüştü. Aradan geçen beş buçuk yılın ardından ise Gezi Parkı eylemleri yeniden gündemde.
Fotoğraf 6 Temmuz 2013'te Taksim'de Gezi Parkı eylemleri sırasında çekildi
"Gezi polis müdahalesi ile büyüdü"
Peki bu iki kitlesel gösteri birbirine ne kadar benziyor? TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman'a göre eylemlerin çıkış biçimleri birbirine benzese de diğer yönleriyle iki hareket birbirinden ayrılıyor.
Kahraman "Gezi süreci parka sahip çıkmak isteyen kentlilerin parka ve ağaçlarına sahip çıkmak üzere başlattıkları nöbet ile başladı. Organize ve birbirinden haberdar olmayanların, kentine sahip çıkmak isteyen kitlelerin bir araya gelişlerine yapılan müdahale sonucu büyüdü. Sarı Yelekliler eylemi çıkışı itibarıyla kendiliğinden oluşan bir süreç olarak Gezi ile benzeşse de çıkış nedenleri olarak farklılıklar gösteriyor" diyor.
Gezi eylemlerinin, 'kentine ve parkına sahip çıkanlara karşı kolluk kuvvetlerinin yaptığı müdahale ile büyüdüğünü' söyleyen Kahraman, Sarı Yelekliler'in daha organize hareket ettiği görüşünde. Gezi Parkı protestolarına Türkiye toplumundan farklı birçok kesimin katıldığını ifade eden Kahraman "Gezi'de her renkten, her cinsiyetten, her mezhep ve sınıftan insanların bir arada olduğu bir süreçten bahsediyoruz ama Sarı Yelekliler'in siyaset ve sınıfsal farklılıklar anlamında çok da ayrışmadıkları görünüyor. Bu nedenle kendiliğinden büyümeleri anlamında benzerlikler olsa da, her iki sürecin hem katılımcıları hem de talepleri birbirinden farklı" diye konuşuyor.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman
Fransa'da yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, kendini "Sarı Yelekli" olarak tanımlayanların yüzde 42'si 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda aşırı sağcı aday Marine Le Pen'i destekledi. Eylemcilerin yüzde 25'inin lise diploması bulunmazken, üniversite mezunu olanların oranı yüzde 12'de kalıyor. Kamuoyu Araştırma Şirketi KONDA'nın Haziran 2013'teki araştırmasına göre ise Gezi eylemlerine katılanların yüzde 37'si öğrenci, yüzde 56'sı üniversite mezunuydu. Eylemcilerin yüzde 40'ı daha önce hiçbir partiye oy vermeyenlerden oluşuyordu.
"Eylemler işçi-memur sınıfının 'Yeter' çığlığı oldu"
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu'na göre de "Her iki eylemci kitlenin ülke liderlerini sevimsiz ve kendi kaygılarını anlamaktan uzak bulması ve spontane şekilde harekete geçmeleri gibi bir-iki benzer yanı var. Ancak iki eylemi birçok özellik ayrıştırıyor."
Önderoğlu, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, "Gezi eylemleri, çevre hareketinin doğa ve şehir talanına, gençlerin de otoriterliğe bir tepkisi olarak gelişirken, Sarı Yelekliler eylemleri uzun süredir emekleri sömürülen veya gelir dağılımında sürekli zararlı çıkmış bir işçi-memur sınıfının 'Yeter' çığlığı oldu. Bu tür eylemler boyut kazandıkça gazetecilerin güvenlik kuvvetlerinin hedefine girmesi gibi bir benzer yan da gelişmiyor değil. Ancak Fransa'daki durum, bu bakımdan Gezi'deki kitlesel saldırı boyutundan şimdilik uzak gözüküyor. Umarız ki öyle de kalır" yorumunu yapıyor.
Önderoğlu iki eylemin birbirinden ayrıştığına dikkat çekiyor
Paris'teki gösteriler sırasında polisin basının bulunduğu alana biber gazlı müdahalede bulunduğu sosyal paylaşım sitesi Twitter'da gündeme gelmişti. Gezi eylemleri sırasında ise Türkiye Gazeteciler Sendikası'na göre en az 28 gazeteci polis müdahalesi sonucu yaralanmıştı.
Adalete olan bağlılık
Tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü, iki eylem arasındaki benzerliğin "devletlerin evrensel adalete ne kadar bağlı kaldığı ile ölçülmesi gerektiği" görüşünde. DW Türkçe'ye konuşan Üzümcü, "Hükümetler kendi yapmış oldukları bazı şeyleri halka dayatıyor. Halk da bunu kabul etmiyor. Devletin devamlılığı için hükümetler ne yapıyorlar? Halkın yararını gözetiyorlar mı? Bir ülkede suçluluk kavramı gelen hükümete göre değişiyorsa bu devletin hiçselleştirildiğini gösterir. Bence iki olaya buradan bakmak gerekiyor" diyor.
Üzümcü, dünyadaki kitlesel eylemlerin hepsinin bir talepten kaynaklandığını vurgulayarak "68 olaylarında da bu var. Halkı sokağa çıkaran her şeyde bir adaletsizlik, hukuksuzluk söz konusudur" diye ekliyor.
Tiyatro sanatçısı Levent Üzümcü
Eylemleri yabancı basından takip ettiğini çünkü Türkiye'de basına güvenmediğini söyleyen Üzümcü, "Hükümetlerin taşeronu haline gelmiş bir devlet mi var yoksa güçlü bir devlet mi önemli olan budur. Devlet güçlüyse sorunlara çözüm olabilir. Fransa'da demokrasi bu noktaya gelene kadar bir bedel ödenmiştir. Macron eylemcilerin taleplerinin bir kısmını kabul etmek zorunda kaldı. Bu hiçbir bedel ödemeden olmuyor" diye konuşuyor.
"Macron polise talimatı ben derdim diyebilir mi?"
Eylemler sonrası vergi zammını geri çekmek zorunda kalan Macron, en son Pazartesi günü bir dizi karar daha açıkladı. Protestolara karşı alınan kararlar arasında asgari ücrete Ocak'tan itibaren 100 euro zam ve ayda 2 bin eurodan az kazanan emeklilere getirilen sosyal güvenlik vergisi zammının iptali de bulunuyor.
Türkiye'de eylem pratiğinin bu şekilde işlemediğini vurgulayan Üzümcü şöyle devam ediyor: "Dünyada ilk seçme ve seçilme hakkının verildiği ülkelerden biri Türkiye. Şimdi kadınların geldiği yeri düşünün. Hangi inanç kadını yok edebilir? Kadın o kadar yok ediliyor ki toplumun içinde. Özgürlüklerin içinde en aza kendini alıştırıyor, ona inandırılıyor."
Üzümcü'ye göre iki eylem arasındaki en büyük fark "Fransa'da toplumun adalete güvenmesi" ile ilgili. Levent Üzümcü, "Bugün Macron insanlar öldükten sonra 'Polise talimatı ben verdim' diyebilir mi? Hayır kesinlikle diyemez. Türkiye'de polis gencecik insanları öldürdü, hepsinin üstü örtüldü. Böyle bir ülke burası. O yüzden adaletin ve devletin güçlü olduğu ülke ayrımı önemli" diyor.
|
Yorumlar
Yorum Gönder