Ana içeriğe atla

TİHV: İhlaller kurala dönüştü, işkence sorunu derinleşiyor

Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na göre son beş yılda ifade ve medya özgürlüğünü kullanmak isteyen 2 bin 801 kişi tutuklandı. 2015'ten bu yana ise 4 bin 543 kişi işkence ve kötü muameleden dolayı vakıfa başvurdu.

Türkiye'nin temel hak ve özgürlüklere yönelik uluslararası yükümlülüklerine uymadığı tartışmaları devam ederken Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) son bulguları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve benzeri anlaşmalara rağmen ülkede hak ihlallerinin sürdüğünü bir kez daha gözler önüne serdi.

TİHV'ye göre 2015-2019 arasında ifade özgürlüğüne yönelik 2 bin 779 ihlal olayı gerçekleşti. 2015'ten bu yana ise 4 bin 543 kişi işkence ve kötü muameleden dolayı vakıfa başvurdu.

Vakıf, Türkiye'de son 5 yılda ifade ve medya özgürlüğü ihlallerini ortaya koyan "Eleştiriyi Susturmak" raporunu dün açıkladı.

İfade özgürlüğünü kullanana tutuklama

Rapora göre 2015-2019 arasındaki 5 yıllık dönemde, ifade ve medya özgürlüğünü kullanmak isteyen 2 bin 801 kişi tutuklandı, 6 bin 479 kişi gözaltına alındı. Toplamda, bin 372 dava açıldı ve 727 kişiye 27 bin 448 ay hapis cezası verildi.

Son beş yılda 1118 medya çalışanı mesleki etkinlikleri nedeniyle gözaltına alınırken en az 287 polis baskını ve 146 polis müdahalesi yapıldı. Rapora göre 281 medya çalışanı tutuklanırken 311 medya çalışanı da toplamda bin 592 yıl 7 ay hapis cezası aldı. 

Gazetecilere ve basın yayın çalışanlarına yönelik sivil şiddet saldırılarında en az beş gazete kurumsal olarak, en az 23 gazeteci ise kişisel olarak hedef alındı. Beş gazeteci siyasi cinayetlerde öldürüldü. 

Aynı dönemde toplam 184 medya ve yayın kuruluşu kamu makamları tarafından kapatıldı. Kapatma işlemlerinin 170'i Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile oldu.

Sosyal medya paylaşımları nedeniyle ise 4684 gözaltına alındı. Toplam 2357 kişi tutuklandı. İhlallerden etkilenenler arasında en az 18 milletvekili, 182 siyasi parti yöneticisi, 53 sendika ve dernek yöneticisi bulunuyor. 

Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması

İfade özgürlüğüne yönelik açılan davalarda "örgüt propagandası", "cumhurbaşkanına hakaret" ve "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" üç gerekçe olarak öne çıkıyor. Buna göre "örgüt propagandası" gerekçesiyle 476, "cumhurbaşkanına hakaret" gerekçesiyle 346, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" gerekçesiyle ise 165 dava açıldı.

Raporda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan göreve geldikten sonra "cumhurbaşkanına hakaret" gerekçesiyle açılan soruşturmalardaki artışa dikkat çekildi. Buna göre 2010-2014 arasında bu gerekçeyle başlatılan toplam soruşturma sayısı 2 bin 804, bu soruşturmalar sonucunda açılan kamu davası sayısı 690 iken, Erdoğan'ın görevde olduğu 2015-2019 arasında toplam 128 bin 190 soruşturma ve toplam 27 bin 607 kamu davası açıldı. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması sonrasında "cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla başlatılan soruşturmalarda yaklaşık 47 kat artış yaşandı.

"Tüm insan hakları kategorileri geriledi"

DW Türkçe'ye rapordaki verileri değerlendiren Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Metin Bakkalcı, Türkiye'de hak ihlallerinin bir kurala dönüştüğü görüşünde. "Bu hakların kullanımının bir istisnaya dönüştüğü bir ortamdayız. Çok üzgünüz" diyen Bakkalcı, sözlerini "Hatta hatta mesele insan hakları ihlallerinin bir kurala dönüşmesinin ötesinde Türkiye'de ne yazık ki insan haklarına dayalı bir rejim fikriyatı terk ediliyor. En önemlisi bu" diye sürdürdü.

Metin Bakkalcı'ya göre 15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlayan çatışma ortamı ve OHAL süreçleriyle birlikte tüm insan hakları kategorilerinde gerileme yaşanırken işkence sorunu da derinleşti.

4 bin 543 kötü muamele başvurusu

Vakfın dün açıkladığı son veriler, taraf olunan uluslararası sözleşmelere rağmen Türkiye'de işkence ve kötü muamelenin sürdüğünü ortaya koydu. Verilere göre 2015'ten bu yana 4 bin 543 kişi işkence ve kötü muameleden dolayı vakıfa başvururken, bu yılın ilk dokuz ayında yapılan başvuru sayısı 748 oldu. 

TİHV'e 2020 yılında başvuran ve Türkiye'de işkence gören 562 kişinin 507'si siyasi düşünce, kimlik veya eylemleri nedeniyle gözaltına alındıklarını belirtti. İşkence nedeniyle TİHV'e başvuran her 4 kişiden birinin halen öğrenci olması dikkat çekti.

İşkenceye maruz kalanlar içinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde doğanların oranı yüzde 62,6 oldu.

"Cezasızlıkla işkencenin önü açılıyor"

OHAL döneminin bugün fiili olarak devam ettiğini vurgulayan Metin Bakkalcı, "Gerek yasal düzenlemeler, gerek yetkililerin söylemleri ve zihniyet açısından dramatik bir durum var. Türkiye'de işkence açısından cezasızlık kritik bir merkezde. Cezasızlıkla işkence meselesinin ihtiyaç halinde önünün ne yazık ki açıldığı ve işkencecilerin korunduğu refleksler söz konusu. Usul güvencesi dediğimiz işkence görmenin engellenebileceği ortamların sağlanması konusunda ise derin tahribat var" diye konuştu.

Bakkalcı, Türkiye'nin üyesi olduğu ve yükümlülüklerinin bulunduğu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi'nde bu ihlallerin kayıt altında olduğuna vurgu yapsa da daha fazlasının gerektiğine dikkat çekerek "Burada zihniyet anlamında son derece radikal bir dönüşüme ihtiyaç var, insan haklarını esas alan kurucu unsur olarak yeniden öne çıkartılan bir yaklaşım esas alınmalıdır. Bu ihlale maruz kalan gerçek insanlardır, biriciktir. Onların acıları biriciktir. Ve bu ihlallerin telafisi anlamında, bir daha bunların yaşanmaması amacıyla da bütünlüklü olarak çabalarımızın daha kuvvetlendirilmesi gereğine inanıyoruz" dedi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na göre cezaevi nüfusundaki artış da insan hakları bağlamında geriye gidişin bir göstergesi. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'ne göre cezaevlerindeki kişi sayısı 2005 yılında 55 bin iken 30 Eylül 2021 itibariyle 292 bine çıktı.

Pelin Ünker

© Deutsche Welle Türkçe


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IMF Karşıtı Annenin IMF Uzmanı Kızı

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke , üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor. Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönle

İran, Sıtkı Ayan’dan sorulur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ikinci telefon görüşmesinde adı geçen işadamı Sıtkı Ayan, özellikle AKP döneminde parlayan isimlerin başında geliyor. WikiLeaks belgelerinde de adı geçen Sıtkı Ayan’ın ismi İran ile yapılan ticari anlaşmalar ve yüksek devlet teşvikleriyle anılıyor.   Sivas’ın Gölova beldesinde doğup büyüyen Sıtkı Ayan, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mesleğini icra yerine petrol işine girdi. Ayan’ın, İran ve Sudan’da petrol ve doğalgaz sahalarıyla ilgili yatırımları bulunuyor. WikiLeaks belgelerine göre ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen kripto, Başbakan Erdoğan’ın İran’daki etkinliğini ve ilişkisini ortaya koyuyordu. ABD elçiliğinin belgesinde, 22 Şubat’ta Türk gazetelerinde İran ile Türkiye arasında müşterek bir yatırım projesi imzalandığı ve buna göre kurulacak olan yeni bir doğalgaz boru hattının, İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacağı belirtiliy

Panama Belgeleri: Hayyam Bey'in cenneti

Panama belgelerine göre Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan önce Niue’de bir şirket kurdu. Yaptığı açıklamada “Niue’nun adını bile duymadım” dedi. Panama belgelerinde, Türkiye tarihinin en büyük banka batırma olayına imzasını atan Hayyam Garipoğlu’nun da dört off-shore şirketi ile yer aldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Garipoğlu’nun, Sümerbank davasında adı geçen Olsten Marketing Co Ltd’nin yanı sıra üç ayrı off-shore şirketi daha var. Bu şirketlerden biri Olsten Marketing’in kapatılmasından hemen sonra kurulan Niue merkezli Unitrade International Ltd olsa da Garipoğlu, Niue’nun neresi olduğunu dahi bilmediğini ifade ederek bu şirketin kendisine ait olduğunu yalanladı. Olsten, Mossfon müşterisi Sümerbank ile ilgili dava dosyasına göre Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan bir gün önce, kendisine ait olan Romania International Bank’a 8 milyon dolar transfer etti, buradan da yine kendi paravan şirketi Olsten Marketing’in hesabına aktardı. Panama belgelerine göre

#ParadisePapers: Off-shore biraderler

Berat ve Serhat Albayrak’ın Çalık Holding’de yönetici olduğu dönemde holdinge bağlı çok sayıda off-shore şirketi kurulmuş. Serhat Albayrak bu şirketlerden birinin bizzat direktörü. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının off-shore bağlantılarını ortaya çıkaran Paradise Papers’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın da ismi geçiyor. Serhat Albayrak, belgelere göre Malta’da bir off-shore şirketle bağlantılı görünüyor. Frocks International Trading Ltd adlı şirkette Albayrak’ın yanı sıra Çalık Holding çalışanları Mehmet Gökdemir, Murat Tarı ve Şafak Karaaslan şirket yetkilileri arasında bulunuyor. Murat Tarı 2000-2005 yılları arasında Çalık Holding’de genel müdür olarak görev yaptı. Mehmet Gökdemir Çalık Holding’e bağlı GAP Tekstil yönetim kurulu üyesi, Şafak Karaaslan Çalık Holding’in dış ilişkiler sorumlusu. Serhat Albayrak da söz konusu dönemde Çalık Holding genel müdürlüğünü yürütüyordu.