Ana içeriğe atla

Devlet tiyatrolarında neler oluyor?

Devlet Tiyatroları’nın 150 emekçisi, yeni yılda kadro beklerken hiçbir gerekçe gösterilmeden işinden oldu. DW Türkçe’ye konuşan oyuncular, "Suçumuz ne bilmiyoruz. Herkeste bir ölüm sessizliği var" diyor.





"Yeni yıla kadro umuduyla sevinçle girdik. Birkaç gün geçmeden sahneye çıkmaktan öte kendimizi aklama derdine düştük." 
Bu sözler Devlet Tiyatroları’nda (DT) uzun yıllar kadro bekleyen ancak sezonun ortasında sözleşmesi bir anda iptal edilen konservatuar mezunu bir sanatçıya ait.
Haftanın altı günü, günde iki oyunda başrol oynuyor, günde üç kez sahneye çıkıyordu. Bunun karşılığı olarak ise sadece 148 lira yevmiye alıyordu. Adını çekincelerinden dolayı saklı tutmamızı isteyen 30 yaşındaki oyuncu, "Bir güvenlik soruşturması olduğundan bahsediliyor. Herkes ölüm sessizliğinde bekliyor. Neyle itham edildiğimizi bilmiyoruz. Ailelerimize bunu yaşatmanın hesabını kim verecek? O listede olmayan insanlar da sıra bize mi gelecek korkusuyla ne yapacaklarını bilmiyorlar" diyor.
Kadro umudu kısa sürdü
26 Aralık 2019’da Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar’ başlıklı karar, yıllardır kadro bekleyen sanatçılar için umut olmuştu. Kararın ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Hiçbir statüsü olmadan, yevmiye ile görev yapan sanatçılarımız ve teknik çalışanlarımız, artık Bakanlık olarak bizim sözleşmeli personelimizdir. Hepsinin iş güvenliği endişesi giderilmiş, çalışma hayatları devletimizin güvencesi altına alınmıştır" demişti. DT Genel Müdürlüğü, bu düzenleme için başvuru tarihlerini 26-30 Aralık olarak belirlemişti. Ancak bu tarihler arasında kadro başvurusu yapan tiyatro emekçilerinin birçoğu, yılbaşından sonra bir sürprizle karşılaştılar. 
Sarı zarflarla bildirildi
Ocak ayı geldiğinde Devlet Tiyatroları’nda ve Devlet Opera ve Balesi'nde aktif görev alan ve kadro bekleyen en az 150 çalışanın sözleşmeleri herhangi bir gerekçe gösterilmeden yenilenmedi.
Yıllardır Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi'ni ayakta tutanlar, emek verenler bir anda ellerine sarı zarflar tutuşturularak işlerinden oldu. 
Zarftan çıkan evrakta "Sözleşmeli personel çalıştırılmasına ilişkin esaslar kapsamında çalışma talebiniz Genel Müdürlüğümüzce uygun görülmemiştir" yazıyordu. Ancak neden uygun görülmediğine dair bir gerekçe sunulmamıştı.
Sözleşmesi iptal edilen oyuncular DW Türkçe’ye konuştu. Adının açıklanmasını istemeyen bir oyuncu şu ifadeleri kullanıyor: "Kadro verileceğini bir yıl önce en yetkili ağızdan bizzat duydum. Ona göre hayat planlamamı yaptım. Çünkü güvendim. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt şu an Cimri oyununda oynuyor. Kulisinde çok sayıda sözleşmeli personel var. Ancak ‘bu beni aşan bir konu’ diyor. Açıklama yapmıyor. Kadro için başvuran ve sözleşmesi iptal edilmeyen çalışanlara da henüz kadro başvurularının nasıl sonuçlandığına dair bildirim yapılmadı. Herkes endişe içinde." 
Sözleşme iptalleri sonrası bazı oyunlar sahnelenemedi. Aynı oyuncu sözleşmesinin iptal edildiğini öğrendiği gün iki oyunda oynadığını, zarfın oyun sonrası verildiğini söylüyor.
Türkei Staatstheater in Istanbul
Sigortaları eksik yatıyor
Devlet Tiyatroları’nda sözleşmeli olarak çalışma koşulları ise ağır. Günlük ücret alıyorlar. Sigortaları eksik yattığı için sağlık hizmetinden yararlanamıyorlar, kıdemleri birikmiyor ve emekli olmaları için daha fazla çalışmaları gerekiyor. Devlet Tiyatroları’nda 15 yıldır sözleşmeli olarak çalışan bir oyuncu, "Oyun üzerinden sözleşme yapılıyor. Sonra beni başka bir oyuna daha yazıyorlar. Akşam sabah iki oyunda oynuyorum, tek yevmiye alıyorum. Oyun oynadığı sürece para kazanabilirim. Ona göre sigortam yatıyor. İki ay ara veren oyunlar oluyor, ben hiçbir şekilde para kazanamıyorum" diyor.
"İşini sevmeyen hiçbir insan bu iş yükünü almaz. Ama geldiğimiz noktada bu koşulları bile mumla arar hale geldik" diyen oyuncu, tiyatroda görevine son verilenler arasında 20 yıldan, 30 yıldan fazla çalışan terzilerin, perukacıların ve kondüvitlerin de olduğunu belirtiyor.
30 yaşındaki oyuncu ise sözleşme feshinin sezon ortasında yapılmasının ekstra mağduriyete yol açtığını vurguluyor. Sözleşmelerin ağustosta imzalandığını, 2 Ekim’de ise tiyatronun perde açtığını söyleyen oyuncu, "Ben sezonun ortasında işsiz kalmış oluyorum. Sözleşme yenilemek istemiyorum denilebilir ama hem buna gerekçe göstermesi hem de sözleşme yenileme döneminde bunu yapması gerek. Burada çok açık bir usulsüzlük var" diyor. Oyuncular konuyla ilgili idare mahkemesine gideceklerini söylüyor.
'Kültür Bakanlığı'na başvurduk'
DW Türkçe’ye konuşan Oyuncular Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Sercan Gidişoğlu da, "Sözleşme fesih nedeniyle ilgili somut bir bildirim olmasa da güvenlik soruşturmasıyla alakalı deniyor. Açıkçası şeffaf bir durum olmadığı için spekülasyona açık. Birçok bölgede teknik personelin sözleşmelerinin yenilenmediğini görüyoruz. Ancak bununla ilgili de net bir sayı da yok. Türkiye genelinde soruşturmanın devam ettiği belirtiliyor" diyor.
Sercan Gidişoğlu
Sercan Gidişoğlu
Geçen cuma Kültür Bakanlığı’na yazı göndererek bunun sebeplerini sorduklarını ifade eden Gidişoğlu, tiyatronun genel müdürlüğünün, bölge müdürlüklerinin böyle bir tasarrufu olmayacağını düşünüyor. Birçok tiyatronun zaten kadro sıkıntısı yaşadığını ve kadro beklediğini belirten Gidişoğlu, "Sözleşmesi iptal edilenlerin ortak bir profili de yok. Bir belirsizlik var ve bu herkeste gelecek kaygısı yaratıyor" diye konuşuyor.
Devlet Tiyatroları’nın tekniğinden memuruna, oyuncusuna kadar kadrolu 1200 civarında personeli bulunuyor. En son 2010 yılında kadro sınavı açılmıştı. Son yapılan düzenlemeyle ise 4/B Sözleşmeli Personel istihdamı yapılacağı ifade ediliyor. Buna göre daha önce 4/C statüsünde geçici olarak çalışan teknik personel, 4/B kadrosu alsa da 12 ay maaş alamayacak. Kararnameye konulan geçici maddeye göre sözleşme sadece 2020 yılında geçerli olacak. 11 ay 28 gün çalıştırılacaklar.
'Figüranlar da başvurdu'
Başvurunun son günü figüranlara "açılan kadroya siz de başvurun" denildiğini söyleyen 15 yıllık tiyatro oyuncusu, "Ben bu yıl kota doldu diye hiçbir oyuna alınmadım. Hasta olduğu, doğum izninde olduğu için bu yıl sahne alamayan çok sayıda arkadaşımız var. Hiçbirimiz açılan kadroya başvuramadık. Eskiden kadro için sınav yapılırdı. Şimdi tepeden bir kadro geldi ve konservatuar mezunu olmayan figüranlar da başvuru yapabildi. Burada baştan sona büyük bir haksızlık olduğunu, kendi yakınlarımız kadro alsın anlayışı olduğunu düşünüyorum" diyor.
'Talimatla oyun konuyor'
Öte yandan Devlet Tiyatroları’nda oyunların seçimi ve sahnelenmesi sürecinde sansür iddiaları da bulunuyor. DW Türkçe’ye konuşan tiyatro sanatçıları da bunu doğruluyor. Adının gizli kalmasını isteyen kadrolu bir DT oyuncusu, "40 oyun çıkıyorsa bunun sadece iki, üç tanesi bir hayal kurulup hazırlanan oyunlar. Diğerlerinin hepsi talimat. İşler, şu oyun koysun, şunun oyunu kullanılsın, şu yazar para kazansın diye yürüyor" diyor.
Örneğin Mehmet Baydur’un yerinden yurdundan edilmiş bütün köylülere adadığı Kamyon adlı oyununu artık oynayamadıklarını söyleyen aynı oyuncu, "Şimdi Küçük Burjuva Düğünü oyunu oynanamayacak durumda. Çünkü başrol oyuncusunun sözleşmesi feshedildi. Zaten oyunda müstehcen bir iki sahne var diye işlerine gelmiyordu" diye konuşuyor. Devlet Tiyatroları’nda bir otosansür olduğuna da işaret eden oyuncu, son gelişmelerle birlikte otosansürün daha da artacağı görüşünde. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nden (CİMER) gelen şikayetlere de değinen oyuncu, "Oyunu izleyip de kafasına yatmayan her şeyi CİMER üzerinden şikayet eden bir kitle var. Bu baskı yıllar içinde arttı. Bundan sonra da artmaya devam edecek" diyor.
Tanış: Devlet varsa sansür var
DW Türkçe’ye konuşan tiyatro oyuncusu Fırat Tanış da tiyatronun haklarının devlette olduğu sürece sansürün her zaman olacağını belirtiyor. "Ben Şehir Tiyatroları’nda da bir dönem çalıştım ama oradaki saçmalığa uzun süre dayanamadım" diyen Fırat Tanış, tiyatro sanatçılarının ‘kesinlikle’ devlet kadrosuna girmemesi gerektiği görüşünde. 
Tanış, "Devlet kadrolu tiyatro sanatçısı olmanın sosyal haklar anlamında olumlu bir yanı olsa da imzalanan sözleşmeler hakikaten saçma. Devleti eleştiremiyorsun. Basın yoluyla demeç veremiyorsun, kendini ifade etme alanın çok kısıtlı. Bir muhalefet halindeysen eleştirme imkanın yok. Sansür hep vardı. Bunun haklarını devlet koruduğu sürece hep de var olacak. Her zaman iktidarın bakış açısına göre oyunlar çıkacak" diyor.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü konuyla ilgili sorularımızı yanıtlamadı.
Devlet Tiyatroları’nın resmi sitesinden yapılan açıklamada, "1 Ocak 2020 tarihinden itibaren Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar'ın ek 8'inci maddesi kapsamında görev yapabilmek için ilgili personelin belirli şartları taşıması gerekmektedir. Sanat kurumlarının aynı zamanda bir eğitim kurumu olması nedeniyle, sunmuş oldukları hizmetin niteliği ve özelliği gereği çalıştıracağı personelde aranan kriterleri tespit etmede mevzuat hükümleri dikkate alınmıştır" denildi.
Türkiye İşçi Partisi Milletveki Barış Atay ve CHP Milletvekili Alpay Antmen ise konuyla ilgili Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy tarafından cevaplandırılmak üzere soru önergesi verdi. Son düzenlemeye göre verilecek kadroları ise kimlerin elde edebileceği henüz belli değil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IMF Karşıtı Annenin IMF Uzmanı Kızı

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke , üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor. Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönle

İran, Sıtkı Ayan’dan sorulur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ikinci telefon görüşmesinde adı geçen işadamı Sıtkı Ayan, özellikle AKP döneminde parlayan isimlerin başında geliyor. WikiLeaks belgelerinde de adı geçen Sıtkı Ayan’ın ismi İran ile yapılan ticari anlaşmalar ve yüksek devlet teşvikleriyle anılıyor.   Sivas’ın Gölova beldesinde doğup büyüyen Sıtkı Ayan, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mesleğini icra yerine petrol işine girdi. Ayan’ın, İran ve Sudan’da petrol ve doğalgaz sahalarıyla ilgili yatırımları bulunuyor. WikiLeaks belgelerine göre ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen kripto, Başbakan Erdoğan’ın İran’daki etkinliğini ve ilişkisini ortaya koyuyordu. ABD elçiliğinin belgesinde, 22 Şubat’ta Türk gazetelerinde İran ile Türkiye arasında müşterek bir yatırım projesi imzalandığı ve buna göre kurulacak olan yeni bir doğalgaz boru hattının, İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacağı belirtiliy

Panama Belgeleri: Hayyam Bey'in cenneti

Panama belgelerine göre Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan önce Niue’de bir şirket kurdu. Yaptığı açıklamada “Niue’nun adını bile duymadım” dedi. Panama belgelerinde, Türkiye tarihinin en büyük banka batırma olayına imzasını atan Hayyam Garipoğlu’nun da dört off-shore şirketi ile yer aldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Garipoğlu’nun, Sümerbank davasında adı geçen Olsten Marketing Co Ltd’nin yanı sıra üç ayrı off-shore şirketi daha var. Bu şirketlerden biri Olsten Marketing’in kapatılmasından hemen sonra kurulan Niue merkezli Unitrade International Ltd olsa da Garipoğlu, Niue’nun neresi olduğunu dahi bilmediğini ifade ederek bu şirketin kendisine ait olduğunu yalanladı. Olsten, Mossfon müşterisi Sümerbank ile ilgili dava dosyasına göre Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan bir gün önce, kendisine ait olan Romania International Bank’a 8 milyon dolar transfer etti, buradan da yine kendi paravan şirketi Olsten Marketing’in hesabına aktardı. Panama belgelerine göre

#ParadisePapers: Off-shore biraderler

Berat ve Serhat Albayrak’ın Çalık Holding’de yönetici olduğu dönemde holdinge bağlı çok sayıda off-shore şirketi kurulmuş. Serhat Albayrak bu şirketlerden birinin bizzat direktörü. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının off-shore bağlantılarını ortaya çıkaran Paradise Papers’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın da ismi geçiyor. Serhat Albayrak, belgelere göre Malta’da bir off-shore şirketle bağlantılı görünüyor. Frocks International Trading Ltd adlı şirkette Albayrak’ın yanı sıra Çalık Holding çalışanları Mehmet Gökdemir, Murat Tarı ve Şafak Karaaslan şirket yetkilileri arasında bulunuyor. Murat Tarı 2000-2005 yılları arasında Çalık Holding’de genel müdür olarak görev yaptı. Mehmet Gökdemir Çalık Holding’e bağlı GAP Tekstil yönetim kurulu üyesi, Şafak Karaaslan Çalık Holding’in dış ilişkiler sorumlusu. Serhat Albayrak da söz konusu dönemde Çalık Holding genel müdürlüğünü yürütüyordu.