Son dönemde Türkiye’de Kürt vatandaşlara yönelik ırkçı saldırılara ilişkin haberler dikkat çekiyor. İnsan hakları savunucularına göre bu durum, AKP’nin kutuplaştırıcı söyleminin bir yansıması.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik "Barış Pınarı Harekatı”nda uzlaşıya varılırken operasyon sırasında ülke içinde de Kürt vatandaşlara yönelik ayrımcı ve ırkçı saldırıların arttığına ilişkin iddialar gündeme geldi. Son dönemde medyaya yansıyan haberlerde, Kürt olduğunu söylediği ya da Kürtçe konuştuğu için darp edilen hatta öldürülen insan hikayeleri dikkat çekiyor.
74 yaşındaki yaşlı yaralandı
15 Ekim'de Çanakkale'de 18 Mart Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören eşi ile Kürtçe konuşan Ekrem Yaşlı (74), hastanede bulunan başka bir hasta yakını tarafından saldırıya uğrayarak yaralandı. İddiaya göre Ekrem Yaşlı, göz ameliyatı olan eşine refakatçilik yaparken Türkçe bilmeyen eşiyle Kürtçe konuştu. Aynı odada bulunan başka bir hasta yakını Kürtçe konuşmalarına tepki göstererek, “Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti” diyerek odadan çıktı. Soda şişeşi ile odaya geri gelen diğer hasta yakını, Ekrem Yaşlı’ya şişeyi fırlattı. Kafasından yaralanan Yaşlı, aynı hastanede tedavi altına alındı. Aile, İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi’ne başvurdu. Çanakkale Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu.
Konuyla ilgili DW Türkçe’ye konuşan Ekrem Yaşlı’nın avukatı, İHD Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi avukat Necibe İnci İncesağır, ortada ağır bir yaralama olduğunu söylüyor.
Ekrem Yaşlı ve tanık olarak dinlenen eşinin savcılıkta da verdiği ifadeye göre mağdur Yaşlı, güvenliği çağırmak isteyince söz konusu hasta yakını cebinden çıkardığı soda şişesini 74 yaşındaki Yaşlı’nın başına vuruyor. Şişe kırıldıktan sonra saldırgan, kırık şişeyle tekrar saldırıyor.
Savcılığın dosya henüz tamamlanmadığı için kendilerine tam olarak bilgi vermediğini söyleyen avukat İncesağır, saldırganın akıl sağlığı ile ilgili iddialar olduğunu ancak dosyada buna ilişkin belge olup olmadığını bilmediklerini belirtiyor. Saldırganın gözaltına alınıp alınmadığı da bilinmiyor.
"Yargıya talimat var"
İncesağır, olay gerçekleştikten sonra hem 18 Mart Üniversitesi’nin hem de Valiliğin açıklamasını sorunlu görüyor.
İncesağır, “Üniversite, ‘böyle bir olay yaşandı bunu provokatif yerlere çekmeyin, büyütmeyin’ diyor. Valilik de ‘bu adam zaten özürlü, ırkçılıkla ilgisi yok’ diyor. Bu, yargıya talimattır. Mahkeme tetkikleri yaptırır, uzman raporlarını alır, buna göre karar verir. Olması gereken budur. Valiliğin ‘ırkçı saldırıysa buna müsaade etmeyiz, savcılık kararı verecektir’ demesi gerekiyordu” diyor.
"Kutuplaştırıcı dil etkili"
Avukat İncesağır, son dönemde ayrımcı ve ırkçı saldırıların arttığı görüşünde. İncesağır, “Ne zaman çatışma politikaları yükselse, Kürt siyasetine dönük gözaltılar, kriminalize etme hali artsa ya da sınır dışı operasyon başlatılsa bu saldırılar artıyor. Toplumda böyle bir infial istenmiyorsa bu kutuplaştırıcı dile son verilmesi, uzlaşmacı politikaların benimsenmesi gerekiyor” diye konuşuyor.
"Bu, vatanseverlik değil"
Mağdur Ekrem Yaşlı’nın oğlu Mehmet Yaşlı ise, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, şunları söylüyor: “Zaten artık düşünce olarak kimsenin kimseye saygısı kalmadı. Orada olan şey annemin Türkçe bilmemesi. Bu durum, gencecik birinin 74 yaşındaki bir adamı darp etmesine yol açtı. Bunun adı vatanseverlik değil, ırkçılık. Bu insanlar devletten güven aldıkları için kendi gibi olmayanları dışlayabiliyorlar.”
16 Aralık’ta da Sakarya’da ırkçı saldırıya maruz kalan 43 yaşındaki Kadir Sakçı yaşamını yitirirken 16 yaşındaki oğlu B. S. de aynı saldırıda ağır yaralandı. İddiaya göre Kürtçe konuşan baba ve oğula "Kürt müsünüz, Suriyeli mi?” diye soran H. U., baba ve oğlun "Evet, Kürt'üz” demesi üzerine "Zaten sizi sevmiyorum” diyerek belindeki tabancayı çıkarıp ateş etti. Baba Kadir Sakçı yaşamını yitirdi. Aynı saldırıda yaralanan oğlu B. S. hayati tehlikesini atlatsa da tedavisi halen devam ediyor.
Sakarya Valiliği, cinayetin ardından "Olay etnik bir nedenden kaynaklanmıyor” açıklamasını yaptı. Olay yargıya taşındı.
"Ayrımcılık tescillendi"
İHD adına dosyayı takip eden avukat Veysi Eski, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, yargı süreci konusunda şunları aktarıyor: “Biz dosyaya dahil olduktan sonra şunun farkına vardık: Normal bir cinayetmiş gibi geçiştirilmeye çalışıyordu. Sonuç itibarıyla savcılık mütalaasında bunun bir ayrımcı cinayet olduğu ortaya çıktı. Şimdi karar duruşmasını bekliyoruz.”
Savcılık mütalaasında, saldırganın "Kürt müsünüz, Suriyeli mi?” sorusuna rağmen "Kürt” ifadesinin geçmediğine, sadece "Suriyeli” ifadesinin yer aldığına dikkat çeken avukat Eski, şöyle devam ediyor: “Saldırının Kürtlere yönelik olduğu gizlenmek isteniyor ama yine de ayrımcılık olduğu tescil edilecek. Suriyeli ya da Kürt fark etmiyor. ‘Öteki’ olmakla ilgili bir cinayet söz konusu ve bu kararda ortaya çıkacak. Öldürme güdülerinden biri maktulün Türk olmaması. Bu, mütalaada tescillenmiş vaziyette.”
"Cezasızlık halinin sonucu"
Son dönemde bu tip saldırıların artmasında hükümetin kullandığı ayrımcı dilin etkili olduğunu ifade eden Eski, “Şu anda birçok insanda, solculara, Kürtlere, Ermenilere, azınlıklara yönelik saldırılara cezasızlık olduğuna yönelik bir algı var. Bugüne kadar yaşananlar cezasızlık halinin sonucu. Bu tarz cinayetlerde bir saklama hali söz konusu. Aslında bir utanç hali de yargı açısından” diyor. Olayla ilgili karar duruşması 6 Aralık’ta gerçekleşecek.
DW Türkçe’ye konuşan maktul Kadir Sakçı’nın kardeşi Fahrettin Sakçı ise, “Kardeşim herkesin önünde vuruldu. Sanki onlar mağdur gibi bizim ifadelerimizi aldılar. Dava üç dört sefer ertelendi. Türkiye’de her şey meydanda. İnsanlara nasıl baktıkları ortada. Kürt Türk kardeştir lafla, konuşmayla oluyor. Onlar ne söylese haklıdır, bizim ağzımızdan çıkan her kelime haksız” diye konuşuyor.
19 yaşındaki genç başından vuruldu
13 Ekim’de ise Adapazarı'nda Kürtçe konuştuğu için önce 6 kişi tarafından linç edilen ve sonra başından silahla vurulan 19 yaşındaki Şirin Tosun, yaşamını yitirdi. Öz Diyarbakır firmasında muavinlik yapan ve ailesiyle birlikte fındık toplamak için Adapazarı'na giden Şirin Tosun, 50 gündür yoğun bakımdaydı.
Bu tür davaları İHD Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu olarak takip ettiklerini söyleyen İHD Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, olayın yargıya taşındığını ancak savcılık iddianamesinin henüz hazırlanmadığını aktarıyor.
"Irkçılık devlet eliyle meşrulaştı"
Keskin'in kendisi de "Barış Pınarı Harekatı” sırasında sosyal medya üzerinden eleştirdiği gazeteci Nedim Şener tarafından PKK’li ilan edilip hedef gösterilmişti. Sosyal medyada lince maruz kalan Keskin, bu durumu nefret söylemi ve ırkçılığın meşrulaşmasına bağlıyor. Keskin’e göre devlet tarafından bir yaptırım olmadığı için bu tür saldırılar artıyor. Keskin “Biz 90’lardan bu yana insan hakları mücadelesi içindeyiz. 90’lar çok ağır bir süreç olmasına rağmen devlet eliyle şiddet bu kadar meşrulaşmamıştı. Devlet yetkilileri şiddet uyguladığını reddediyordu. Şimdi şiddeti uygulayan, bunu kabul eden ve daha da artıracağım diyen bir devlet var” diyor.
Keskin, 15 Temmuz darbe girişimi ve AKP’nin MHP ile ittifakının ardından bu yapının daha da netleştiğini düşünüyor. Jandarmanın kendi sosyal medya sayfalarında işkence görüntüleri yayınlandığına vurgu yapan Keskin “Nefret söylemindeki artışı bundan ayrı göremeyiz. Bu nedenle Kürtlere bu kadar saldırılıyor, kadınlar bu kadar şiddete maruz kalıyor, sosyal medyada bu kadar linç edilebiliyoruz. Çünkü arkalarında devletin olduğunu biliyorlar. O kadar kendilerini güvende hissediyorlar ki kendilerine hiçbir şey olmayacağını biliyorlar ki bu hissi onlara veren devlet. Çünkü devlet tarafından bir yaptırımı yok” diye konuşuyor.
Yorumlar
Yorum Gönder