Son beş yılda her yıl yaklaşık 2 bin işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. İş kazalarına en çok maruz kalan grup olan taşeron işçiler, inşaat sektörünün karanlık yüzünü DW Türkçe'ye anlattı.
1987’den beri her yıl 4-10 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası, Türkiye’de bu yıl da iş kazalarının gölgesinde geçti. İşçi ölümlerini veriye döken İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne göre son 5 yılda her yıl yaklaşık 2 bin işçi, iş kazalarında yaşamını yitirdi. Kayıt dışı çalışanlar ise bu rakama dahil değil.
Yüksekten düşme, en fazla yaşanan iş kazalarından biri. Ezilme, göçük, trafik /servis kazası, kalp krizi, beyin kanaması, elektrik çarpması ve zehirlenme işçi ölümlerinde en fazla karşılaşılan diğer nedenler. İş kazalarında en fazla inşaat, tarım , madencilik sektörleri öne çıkıyor.
15 yaşında inşaatlarda çalışmaya başlayan Selim Ateş de Rize’de bir inşaatın beşinci katından düşmüş. Ateş, üniversite sınavını kazandığını öğrendikten bir gün sonra yaşadığı kazayı şöyle anlatıyor: "Güvenlik ya da herhangi bir koruma olmadığı için 5. kattaki asansör boşluğundan aşağı düştüm. Kendime geldiğimde ayağa kalkmaya çalıştım. Tabii haliyle kalkamadım. Belim kırılmıştı. Kaburgalarım, bacağım, kolum ve parmaklarım kırılmıştı."
İnşaat sektöründe ciddi bir bilinç boşluğu olduğunu kaydeden Ateş, "Birçok inşaat işçisi şu anda kendi çalışma koşullarını normal olarak görüyor. Ama aslında hiç normal bir koşulda çalışmıyorlar" diyor. Şu an bilgisayar mühendisi olan Ateş, belinde 8 platinle hayatına devam ediyor ve kendi yaşadıklarını yaşamasınlar diye inşaat işçilerine gönüllü destek veriyor.
Taşeron işçilerin çalışma koşulları
İş kazalarına en çok maruz kalanlar ise taşeron işçiler. En uzun çalışma saatlerine sahip olup en az kazananlar da. İşçiler, taşeron firmaların daha fazla kâr uğruna iş güvenliğini yok saydığına dikkat çekiyor. İnşaat işçisi ve Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, çalışma koşullarını şöyle özetliyor: "Taşeron firma daha fazla kâr etmek için işçiyi çalıştırabildiği kadar çalıştırıyor. Yattığımız yerler yer değil, yediğimiz yemek yemek değil. Barınma koşulu işte yemek koşulları son derece sağlıksız."
Büyük şehirlerdeki mega projeler, üretim baskısı nedeniyle bir yandan hızlı, diğer yandan güvencesiz çalışmayı artırdı. Geçen yıl en fazla işçi ölümünün yaşandığı kent, İstanbul oldu. 2018'de sadece İstanbul’da 226 işçi iş kazasında hayatını kaybetti. İstanbul'u Kocaeli, Manisa ve Bursa takip etti.
Üçüncü havalimanı işçileri
Geçen yıl işçilerin çalışma koşulları nedeniyle gündeme gelen büyük projelerden biri de 3. havalimanı inşaatı olmuştu. Bu koşulları protesto eden 600 işçi gözaltına alınmış, 31 işçi tutuklanmıştı. Dev Yapı İş Genel Başkanı Özgür Karabulut bu isimlerden biri. İki ay cezaevinde kalan ve şu an tutuksuz yargılanan Karabulut’a göre ölümler büyük projelerde bir maliyet kalemi olarak görülüyor. Sendikacı Karabulut, işveren için "Oysa buraya harcayacağınız kan parasını, tazminatları hesap edeceğinize bir tane işçi ölmesin, yaralanmasın diye bir hesaplama yapsanız, toplu işçi sağlığı, iş güvenliği önlemi alsanız bu maliyete gerek kalmaz" diye konuşuyor.
Havalimanı eylemleri sırasında gözaltına alınan işçilerden biri de Osman Üney. Üney, sürecin ardından işten atılmış. Şimdi Başakşehir Şehir Hastanesi’nin inşaatında çalışıyor. Üney’e göre, 8 bin işçinin çalıştığı Başakşehir'de de çalışma koşulları kötüleşiyor. "Prefabrik konteynırlarda, altı kişilik odalarda kalıyoruz. Banyo, tuvaletlerimiz ortak. Yaklaşık 100 tane 150 tane işçi 5 banyo 5 tuvalet kullanıyor" diyen Üney, verilen yemek ve ücretlerden de şikayetçi.
"Çok kötü yemekler çıkıyor. Yani az da veriyorlar bize. 'Bir kepçeyle doyun' diyorlar resmen" diyen Üney, işi hızlıca bitirmenin iş güvenliğinin önünde tutulduğuna şu sözlerle dikkat çekiyor: "Çok baskı oluyor. 'Çabuk yapın. Güvenliği boş ver. İş güvenliğini bırak. Çabuk yap şurayı. Bitir çık' deniyor."
"Gözünün yaşına bakmadan kovuyorlar seni"
İşçiler iş güvenliği ve işçi sağlığının göz ardı edilmesine karşı düzenlenen eylemlerin de şimdiye dek sonuç vermediğini vurguluyor, haksızlığı dile getirdiklerinde işten çıkarıldıklarına dikkat çekiyor. İnşaat işçisi Basri Çoban "Kendisine tehdit oluşturan kişiler söz konusu olduğunda hemen bunu yok etmeye çalışıyorlar. Gözünün yaşına bakmadan seni kovuyorlar. Millet gerçekten işsiz. Gerçekten çok zor durumdalar" diye anlatıyor.
Taşeron sistemdeki en önemli sorunlardan bir diğeri de iş güvencesi. Basri Çoban, Başakşehir Şehir Hastanesi’nde 5 ay 18 gün çalışmış. Patronu 6 aydır bireysel emeklilik katkı paylarını yatırmadığı için yüklenici firma Rönesans’a şikayet etmiş. Bunun sonucunda işten atılmış. Bir hafta sonra şirket 40 tane yeni eleman almış.
2018'de ölen işçilerin yüzde 2'si sendikalıydı
İşçiler arasında örgütlülük oranı da düşük. En fazla iş kazasının yaşandığı inşaat sektöründe işçiler arasındaki sendikalılık oranı yüzde 1'i bulmuyor. Bununla birlikte sektördeki yaklaşık 1 milyon 300 bin işçinin çoğu taşeron olduğu için iş kolu değiştiğinde sendika üyelikleri de düşüyor. 2018’de iş kazalarında yaşamını kaybeden işçilerin sadece yüzde 2'si sendika üyesiydi, hayatını kaybedenlerin yüzde 98’i ise sendikasızdı.
İnşaat işçisi ve sendikacı Özgür Karabulut'un eşi Ayla Gümüş Karabulut, iş kazalarının ailesini derinden etkilediğini anlatıyor. Gümüş Karabulut’a göre kazaları duyup hayıflanmaktan başka yapabilecek çok şey var. İş kazasının ne olduğunu, baretin neden takılması gerektiğini 5 yaşındaki kızının bile öğrendiğini aktaran Gümüş Karabulut, "Bunu beş yaşındaki çocuğa bile anlatıp öğretebiliyorsak insanların hayatı bu kadar ucuz olmamalı" diye konuşuyor.
Eşi ve onun iş arkadaşları için endişelenen Gümüş Karabulut sözlerini şöyle noktalıyor: "Bir halat kaç metredir, maliyeti nedir bilmiyorum ama hayat kurtarıyor."
Yorumlar
Yorum Gönder