Turizm Teşvik Kanunu'na göre orman alanlarının turizme açılması için bu alanların orman vasfını yitirmiş olması bile gerekmiyor. Turizm bölgelerinde bulunan her türlü orman için imar izni verilebiliyor.
Türkiye'de orman yangınları devam ederken geçen hafta yürürlüğe giren Turizmi Teşvik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, yanan ormanlık alanlara turizm tesisleri yapılacağı endişesine yol açtı. Peki böyle bir endişeye mahal var mı?
DW Türkçe'nin bu konudaki sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi'nden Doç. Dr. Cihan Erdönmez, Anayasa'nın 169'uncu maddesinin yanan ormanların başka türlü kullanımına izin vermediğine dikkat çekerek "Yanan alanlarda turizm tesisi yapılması mümkün değil. Yanan alanlar Anayasa'nın 169'uncu maddesinin koruması altına gidiyor. Ve bu da bugüne kadar uygulanan bir Anayasa hükmü" bilgisini veriyor.
Ancak öte yandan Türkiye'de orman alanlarının turistik amaçla yapılaşmaya açılması için ise ormanların yanmasına gerek yok.
Sağlıklı ormanlar imara açılabiliyor
Yaklaşık 39 yıldır yürürlükte olan 2634 Sayılı Turizm Teşvik Kanunu sağlıklı ormanların imara açılmasına izin veriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı Orman Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 2014 yılından bu yana 32 hektarlık orman alanında 15 turizm tesisi için izin çıktı. 2014 yılında 15 hektarlık alanda 5 adet, 2015'te 8 hektarlık alanda 3 adet, 2016'da 7 hektarlık alanda 5 adet, 2017 ve 2019'da ise birer hektarlık alanda birer adet turizm tesisinin yapımına izin verildi. Bakanlık, bu izinlerin nerelerde verildiği ya da hangi kuruluşlara verildiği konusundaki bilgileri ise paylaşmıyor.
Peki ormanlarda turizm tesisi yapımına izin verilmesi hangi şartlara dayanıyor?
Tek koşul turizm bölgesinde olması
Erdönmez'e göre bu iznin verilmesi için ormanın bozuk orman alanı olması veya orman vasfını yitirmiş olması gerekli değil. Aksine bu tesisler, sağlıklı ormanlarda yapılıyor.
Erdönmez, "Sağlıklı ormanlarda turizm tesisi yapılması, 1982 yılında çıkarılan 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 8'inci maddesi doğrultusunda yıllardır yapılan bir uygulama. Kanunda turizmi geliştirme bölgeleri, turizm merkezleri gibi tanımlar var. Bu bölgelerin içerisinde kalmak kaydıyla o bölgedeki toplam orman alanının binde 5'ini geçmemek kaydıyla bu izinler veriliyor. Düzenleme, korunan alanlar da dahil, milli parklar da dahil her türlü orman alanını kapsıyor. Tek koşul bu alanın turizm bölgesi içerisinde yer alması" diye konuşuyor.
Erdönmez'e göre Turizmi Teşvik Kanunu'nun en kısa sürede tekrar ele alınıp daha makul, daha akılcı, daha bilimsel ve tüm tarafların görüşleri alınarak daha katılımcı yöntemlerle yeniden şekillendirilmesi gerekiyor.
Yetkiler Turizm Bakanlığı’nda toplandı
Geçen hafta yürürlüğe giren kanun değişikliği ise turizm tesislerine izin verme sürecindeki bütün yetkilerin Kültür ve Turizm Bakanlığı'nda toplanması ile ilgili. Erdönmez, "Son yapılan değişiklik bu orman alanlarının turizm tesislerine tahsisi ve o alanlarda ne tür yapıların yapılabileceği ile ilgili bütün yetkiyi Kültür ve Turizm Bakanlığı'na veriyor. Orman Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da bu yetkileri paylaşıyordu" diyor.
Öte yandan 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 16, 17 ve 18'inci maddeleri ile de orman alanlarında uzun süreli olarak başka arazi kullanımlarına izin verilebiliyor. İzin süresi en fazla 49 yıl olabilirken, süre bitiminde iznin 99 yıla çıkarılması mümkün. Orman Kanunu'nun 16'ıncı maddesi ile maden arama, işletme, tesis ve altyapı tesis izinleri veriliyor. 18'inci maddesi ile de devlet ormanları içindeki odun kömürü ocakları, define arama gibi izinler düzenleniyor.
Muğla'daki maden ruhsatları
DW Türkçe'ye konuşan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Kahraman da "Muğla'ya bakıyoruz. Muğla orman alanlarının yüzde 65'ine maden ruhsatı verilmiştir. Şimdi bu yangından sonra acaba bu oran kaç oldu? Yüzde 80 mi oldu, anlatabildim mi? Zaten gözden çıkarılmıştır ormanlar. Yani Artvin'e bakıyoruz. Artvin'in yüzölçümünün yüzde 71'inde maden ruhsatı var. Yüzde 71 maden ruhsatı demek insanlara yaşayacak yer bırakmamak gerek" diyor.
Esas sorunun siyasi iktidarın zihniyetinde yattığını düşünen Kahraman, yoksullaşmış, üretim damarları tıkanmış toplumların tarih boyunca bu süreci yaşadığını ve günü kurtarmak için doğal kaynaklarını tükettiğini ifade ediyor.
Kahraman, "İktidarın gözünde zaten ormanlar yok hükmündedir, bir değer teşkil etmemektedir. Bunu her uygulamada görüyoruz. Sadece ormanlarla ilgili değil, denizlerle, göllerle, ovalarla, her yerle ilgili bu böyledir. Yani temel bir sorun var. Siyasi iradenin bu emekten, bilimden doğadan 'arınmış', sermayenin güdümüne sokulmuş bu konudaki politikaları. Bu zihniyetten çözüm gelmesini beklemek yanılgıdır" diye konuşuyor.
Ormanların parçalanması riskli
Orman alanlarının çeşitli nedenlerle imara açılarak parçalanması, ekosistemi bozarken yangın riskini de artırıyor. Doç. Dr. Cihan Erdönmez, "Ormanların parçalanması, ormanların içerisine daha fazla insan, daha fazla tesis, daha fazla araç gereç girişi demek. Ve bu da yangın riskini doğrudan doğruya kat kat artıran bir etken. Öbür taraftan orman yangını oluştuğunda bu sefer güvenlik zafiyeti ortaya çıkıyor" şeklinde konuşuyor. Erdönmez, yangın söndürme ekiplerinin bu tür tesisleri koruyabilmek için diğer alanlara müdahalede sıkıntılar yaşayabildiklerine dikkat çekiyor.
Yanan ormanların imara açılması Anayasa'ya aykırı olsa da geçmişte Bodrum Yalıkavak'ta yaşanan bir örnek de bulunuyor.
2007'de gerçekleşen orman yangınından sonra bölgede otel yapımına izin verilmiş dönemin Orman Bakanı Veysel Eroğlu, imar izninin 2634 Sayılı Turizm Teşvik Kanunu'na dayanılarak yangından önce verildiğini savunmuştu.
Yanan ormanlar turizme açılır mı? - DW Türkçe
Yorumlar
Yorum Gönder