Ana içeriğe atla

Türkiye'de gıda fiyatları neden artıyor?

Türkiye'de son dönemde temel gıda ürünlerinde yaşanan fiyat artışı tüketicilerin tepkisini çekiyor. Uzmanlara göre, sorun yerli ürünlerde değil, üretimi tepeden tırnağa dışa bağımlı hale getiren yaklaşımda.


Pelin Ünker / İstanbul

Türkiye'de tarım, mazot, elektrik, gübre, yem olarak kullanılan yağlı tohumlar ve mısır gibi ürünlerde dışa bağımlı hale geldi. Kur artışları sonucu ithalat pahalılaşırken, çiftçinin maliyeti katlandı. Diğer yandan yüksek fiyatları düşürebilmek için her seferinde ithalat öne sürülüyor.
Son olarak kuru soğan ve ardından domates konservesi, buğday, arpa, mısır, pirinç ve bakliyata ithalat kapısı açıldı.
Kuru soğan ithalatında yüzde 49,5 olan gümrük vergisi Şubat sonuna kadar sıfırlandı. Domates konservesi ithalatı için de 31 Mayıs'a kadar 25 bin ton sıfır gümrük vergili tarife kontenjanı tanındı. Toprak Mahsülleri Ofisi'ne (TMO) bu yıl 1 milyon ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç ve 100 bin ton bakliyat ithalatı yetkisi verildi.
Peki fiyatlar neden artıyor? Konunun uzmanları tarımda yapısal sorunlar olduğu görüşünde.İthalat kararı, iç piyasada fiyatların aşırı derecede artmasının önüne geçmek için gerekçe gösteriliyor. Ancak bu fiyat artışlarını kökten çözecek bir önlem olarak görülmüyor. Geçen yıl enflasyon yüzde 20,3 artarken, gıda enflasyonunda artış yüzde 25,11 oldu. Fiyatı en çok artan ürün yüzde 184 ile kuru soğan olarak açıklandı. Kuru soğanı yüzde 91 ile salça, yüzde 75 ile patates izledi.
Üretim dışarıya bağımlı
DW Türkçe'ye konuşan ve adının gizli kalmasını isteyen bir sektör yetkilisi, bu sorunları şöyle sıralıyor:
"Birincisi sulama altyapısının tamamlanmamış olması. Altyapı eski. 8,5 milyon hektarlık sulanabilir alanın 2,15 milyon hektarı sulanamıyor. Bu nedenle yağlı tohumlar üretim açığı veriyor ve ithal ediliyor. Sulama tamamlanmadığı için 8 milyon hektar nadasa bırakılıyor. İkincisi tarım arazileri çok parselli. Türkiye'de ortalama tarım arazisi büyüklüğü 61 dekar iken Almanya'da 457, Amerika'da 1817, İngiltere'de 538, Fransa'da 521 dekar. Üstelik bu 61 dekar da 10 parçaya ayrılıyor. Bu nedenle üretim verimli olmuyor ve parseller ekilmemeye başlanıyor. Üçüncüsü ekonomik anlamda örgütlenme yok. Kooperatifler olmadığı için çiftçi üretimini planlayamıyor, ürününü düzgün bir biçimde pazarlayamıyor, dolayısıyla fiyatlar istikrar kazanmıyor. Son olarak ithalata bağımlı bir ülkeyiz. Mazotu dışarıdan almak zorundayız. Mazotta yüzde 45 civarı vergi var. Elektrik için doğalgaz ve kömür ithal ediyoruz. Gübrenin hammaddesi dışarıdan geliyor. Yağlı tohumları dışarıdan alıyoruz. Raylı ulaşım olmadığı için ulaşım maliyetleri de yüksek. Bu yapısal sorunlar çözülmeden fiyatlarda dalgalanma devam eder.

Daha önce de denendi
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı Abdullah Aysu da girdi fiyatlarındaki artış ve dövizdeki yükselişin tarım ürünlerine gelen zamlarda etkili olduğu görüşünde. Aysu, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, "Buğday, arpa, pirinç, domateste sıfır gümrüklü ithalat yerine yerli üretici desteklenmeli. Hayvan ithalatı, et ithalatı, buğday ithalatı, çeltik ithalatı içerde fiyatları bugüne dek düşürmedi. Fiyat artışları sürdü. Gümrük sıfırlamalarıyla çiftçi üretimden caydırıldı. Şu an Türkiye'de 3 milyon 200 bin hektar araziyi çiftçiler bu yanlış politikalar nedeniyle ekmiyor” diyor.
Aysu'ya göre, ithalat politikası fiyat artışlarının önüne geçmenin aksine fiyatları daha da artıracak. Ürün fiyatları tamamen ithalat ve ihracat şirketlerinin insafına kalacak.
Bunun yapılan ilk yanlış olmadığını vurgulayan Aysu, en büyük yanlışın çiftçilere girdi sağlayan KİT'lerin, tarım satış kooperatiflerinin ve çiftçiye kredi sağlayan TARİŞBANK'ın özelleştirilmesi olduğunu belirtiyor.
Abdullah Aysu, fiyat artışlarını ayrıca üretici ve tüketici arasındaki zincirin çok uzun oluşuna bağlıyor. Buna göre, üretici ürününü doğrudan tüketiciye ulaştıramadığı için tarladan sofraya fiyatlarda 6-7 kat fark oluşuyor. Yaş meyve-sebze, üreticiden, zincirin son halkası olan tüketiciye gelene kadar hal dışı tüccarlar, toptancı komisyoncular, sevkiyatçılar, perakendeciler gibi birçok halkadan geçiyor. Piyasayı regüle edecek bir kurum da yok. Bu da üreticiyi aracıya bağımlı kılıyor.

Hal Yasası eleştiriliyor
Fiyat artışlarının önüne geçmek için hükümet uzun süredir Hal Yasası hazırlığı da yapıyor. Hal Yasası ile toptancı hallerinde komisyon faaliyetlerinin önüne geçilmesi ve böylece fiyatların düşürülmesi amaçlanıyor. Ancak yasa taslağı mevcut haliyle eleştirilere neden oldu. Türkiye'de çiftçinin örgütlenme açığını komisyoncular kapatıyor. Çiftçi komisyoncuya yüzde 8 pay veriyor. Komisyoncu onun adına ürünü pazarlıyor. Komisyoncular da faturanın kendilerine kesilmesinden şikayetçi.
İstanbul Yaş Meyve-Sebze ve Bostan Komisyoncuları Derneği Başkanı Nevzat Dayan, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, fiyat artışlarının asıl nedeninin dışa bağımlılık ve maliyetlerdeki artış olduğunu söylüyor. Dayan, "Her devlet kendi üreticisini motive etmek için yerli üretimi desteklemeli. Hükümetimizin politikaları bu yönde değil. Üreticinin enerjisini bitiriyor” diyor.
Soğanın fiyatının halde 3,5-4 lira arasında değiştiğini belirten Dayan, ithalatın fiyatları düşürmeyeceği görüşünde. Mazotun 6 liranın üzerinde olduğunu, nakliye maliyetlerinin çok yükseldiğini vurgulayan Dayan, bu kadar maliyete fiyatların düşük bile olduğunu söylüyor.
Nevzat Dayan şöyle devam ediyor:
"Üreticinin malının değerlendirildiği yer haldir. Aracılar bize göre tüccarlardır. Halci ve üretici arasında tüccarlar var. Oradan para kazanıyorlar. Komisyonculuğu kaldıracağız, halleri özelleştireceğiz diyorlar. Yetkililere sorunların yanlış ya da eksik iletildiğini düşünüyorum. Hiçbir ülkede özelleştirilmiş hal yok. Hallerin kurulma amacı küçük işletmeciyi korumak. Biz olmazsak 5 dönümü 10 dönümü olan 3 milyon küçük üretici malını nerede pazarlayacak?”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

IMF Karşıtı Annenin IMF Uzmanı Kızı

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi üyeliğine seçilen Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı ve IMF eski ekonomisti Doç. Dr. Selin Sayek Böke , üniversitede iktisat eğitimi alma kararının hayatının en güzel hatası olduğunu söylüyor. Anne Selin Sayek Böke ile ekonomist Selin Sayek Böke arasındaki dengeyi annesinden ilham alarak koruduğunu vurgulayan Böke, "CHP'de herkesin daha mutlu, refah içinde yaşayabileceği ekonomik ortamı sağlayacak politikalar üretilmesine katkıda bulunarak bunları somutlaştırmaya katkıda bulunacağım" diyor. Dünya Bankası ve IMF kariyerine sahip, güleryüzlü ve sıkı bir makro iktisatçı olarak bilinen Selin Sayek Böke ile CHP Parti Meclisi üyeliğinden annesi Türk Tabipler Birliği eski Başkanı Füsun Sayek ile olan ilişkisine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Böke, 11 yaşındayken kardeşi ile 'gazetecilik oyunu' oynadıklarını, hazırladıkları gazeteye ekonomi yazılarını yazdığını paylaşıyor. Kendisini ekonomi alanına yönle

İran, Sıtkı Ayan’dan sorulur

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ikinci telefon görüşmesinde adı geçen işadamı Sıtkı Ayan, özellikle AKP döneminde parlayan isimlerin başında geliyor. WikiLeaks belgelerinde de adı geçen Sıtkı Ayan’ın ismi İran ile yapılan ticari anlaşmalar ve yüksek devlet teşvikleriyle anılıyor.   Sivas’ın Gölova beldesinde doğup büyüyen Sıtkı Ayan, İstanbul İmam Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. Mesleğini icra yerine petrol işine girdi. Ayan’ın, İran ve Sudan’da petrol ve doğalgaz sahalarıyla ilgili yatırımları bulunuyor. WikiLeaks belgelerine göre ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen kripto, Başbakan Erdoğan’ın İran’daki etkinliğini ve ilişkisini ortaya koyuyordu. ABD elçiliğinin belgesinde, 22 Şubat’ta Türk gazetelerinde İran ile Türkiye arasında müşterek bir yatırım projesi imzalandığı ve buna göre kurulacak olan yeni bir doğalgaz boru hattının, İran gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacağı belirtiliy

Panama Belgeleri: Hayyam Bey'in cenneti

Panama belgelerine göre Hayyam Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan önce Niue’de bir şirket kurdu. Yaptığı açıklamada “Niue’nun adını bile duymadım” dedi. Panama belgelerinde, Türkiye tarihinin en büyük banka batırma olayına imzasını atan Hayyam Garipoğlu’nun da dört off-shore şirketi ile yer aldığı ortaya çıktı. Belgelere göre Garipoğlu’nun, Sümerbank davasında adı geçen Olsten Marketing Co Ltd’nin yanı sıra üç ayrı off-shore şirketi daha var. Bu şirketlerden biri Olsten Marketing’in kapatılmasından hemen sonra kurulan Niue merkezli Unitrade International Ltd olsa da Garipoğlu, Niue’nun neresi olduğunu dahi bilmediğini ifade ederek bu şirketin kendisine ait olduğunu yalanladı. Olsten, Mossfon müşterisi Sümerbank ile ilgili dava dosyasına göre Garipoğlu, Sümerbank’a el konulmadan bir gün önce, kendisine ait olan Romania International Bank’a 8 milyon dolar transfer etti, buradan da yine kendi paravan şirketi Olsten Marketing’in hesabına aktardı. Panama belgelerine göre

#ParadisePapers: Off-shore biraderler

Berat ve Serhat Albayrak’ın Çalık Holding’de yönetici olduğu dönemde holdinge bağlı çok sayıda off-shore şirketi kurulmuş. Serhat Albayrak bu şirketlerden birinin bizzat direktörü. Dünyanın dört bir yanından çok sayıda politikacı ve iş insanının off-shore bağlantılarını ortaya çıkaran Paradise Papers’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın damadı Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın da ismi geçiyor. Serhat Albayrak, belgelere göre Malta’da bir off-shore şirketle bağlantılı görünüyor. Frocks International Trading Ltd adlı şirkette Albayrak’ın yanı sıra Çalık Holding çalışanları Mehmet Gökdemir, Murat Tarı ve Şafak Karaaslan şirket yetkilileri arasında bulunuyor. Murat Tarı 2000-2005 yılları arasında Çalık Holding’de genel müdür olarak görev yaptı. Mehmet Gökdemir Çalık Holding’e bağlı GAP Tekstil yönetim kurulu üyesi, Şafak Karaaslan Çalık Holding’in dış ilişkiler sorumlusu. Serhat Albayrak da söz konusu dönemde Çalık Holding genel müdürlüğünü yürütüyordu.