Eğitim uzmanlarına göre Doğa Koleji’nde yaşanan sorunlar, eğitimde özelleştirme sürecinin bir parçası. Özel okulların plansız şekilde arttığını vurgulayan uzmanlar, çok sayıda okulu aynı sonun beklediğine işaret ediyor.
Doğa Koleji'nde öğretmen maaşlarının üç aydır ödenmediğinin ortaya çıkmasının ardından gözler Türkiye'de sayıları oldukça artan özel okullara çevrildi.
Doğa Koleji'nde maaşlarını alamayan öğretmenler ders boykotu yapmış, çocukları mağdur olan veliler ise yetkililerin çözüm bulması için eylemler düzenlemişti. Milli Eğitim Bakanlığı da okulun kapanması durumunda olası mağduriyetleri önlemek için öğrencilerin özel veya resmi okullara nakledileceğini duyurmuştu.
Doğa Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Saçaklıoğlu, mali borçları nedeniyle finansal sıkıntı yaşayan okulun devri için son aşamaya gelindiğini, konuyla ilgili bugün açıklama yapılacağını duyurdu. Doğa Koleji adında 51 ilde toplam 411 özel okul bulunuyor. Ancak mali zorluklar anlamında Doğa Koleji örneğinin tek olmadığı, çok sayıda özel okulun risk altında bulunduğu belirtiliyor.
12 binin üzerinde özel okul var
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından "Milli Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2018-2019" verilerine göre Türkiye genelinde 12 bin 809 özel okul bulunuyor. Bu okullarda 1 milyon 440 bin 577 öğrenci okurken, 169 bin 740 öğretmen görev yapıyor.
DW Türkçe'ye konuşan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, 2012-2013'te yapılan 4+4+4 düzenlemesiyle birlikte "özel öğrenim teşvikleri" verildiğine ve teşviklerin özel okul sayısını artırdığına dikkat çekiyor.
Eğitim Sen'e göre özel ilköğretim (ilkokul+ortaokul) sayısı 4+4+4 öncesine göre yüzde 375, öğrenci sayısı yüzde 95 arttı. Aynı dönemde özel lise sayısı yüzde 340; özel liseye giden öğrenci sayısı da yüzde 400 artarken, özel mesleki ve teknik lise sayısı yüzde 850; öğrenci sayısı yüzde 250 artış gösterdi.
"Apartmanlar okul oldu"
Aydoğan, "Özel okul sayısı o kadar plansız şekilde artırıldı ki, okul diyemeyeceğimiz apartmanlar, apartman daireleri özel okul haline getirildi. Doğa Kolejli ile ilgili yaşananlar, tüm bu plansızca gelişen sürecin bir devamı. Bunun artacağını, Doğa okullarıyla sınırlı kalmayacağını düşünüyoruz" diyor.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından her yıl özel okullarda okuyan öğrencilere eğitim ve öğretim desteği veriliyor. Aydoğan, 2019'un ilk 6 ayında özel okullara 2 buçuk milyar lira kaynak aktarıldığına dikkat çekiyor.
Eğitim Politikası Uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı da özel okul sayısındaki artışta verilen teşviklerin etkili olduğu görüşünde. Balcı, "Devlet özel okullara giden öğrenciler için bu okullara para ödüyor. Bu da cazip geliyor. Özellikle iktidara yakın iş adamları ve tarikatlar eğitim sektörüne yatırım yapıyor. 'Nasılsa devlet parayı veriyor' yaklaşımı hakim. Ancak bu müteahhit eğitimciler devletten aldıkları parayı inşaat sektörüne yatırdılar. İnşaat sektörü çökünce, her biri birer işletme olan özel okullar da çöktü" diyor.
Kamunun payı düşüyor
Özel okullara teşvik verilirken, eğitime ayrılan kamusal kaynaklar da azalıyor.
Eğitim Sen Genel Başkanı Aydoğan, "Devlet okullarına zorunlu ihtiyaçları için bile kaynak ayrılmazken, özel okullar kamu kaynakları ile sonuna kadar destekleniyor. Öğrenci ve veliler bu şekilde özel okullara yönlendiriliyor. MEB'in 2019-2023 yıllarını kapsayan Stratejik Planı’na göre bu durumun artarak sürdürüleceği anlaşılıyor" diyor.
MEB'in 2019-2023 Stratejik Planı’na göre özel öğretimin payı eğitim kademelerine göre okul öncesinde 2012'deki 6.18'den 2023'te 16.2'ye, ilkokulda 2.77'den 5.1'e, ortaokulda 3.51'den 6.5'e, ortaöğretimde 3.62'den 13.5'e yükselecek. Şu an yüzde 3.23 olan bütçe dışı kaynakların MEB bütçesine oranının da 2023 yılında yüzde 10'a çıkarılması hedefleniyor. Aydoğan'a göre bu hedef, 'eğitim finansmanın çeşitlendirilmesi' adı altında bütçe içindeki kamu payının azaltılacağı, bütçe yükünün ciddi anlamda okulların, dolayısıyla öğrenci ve velilerin sırtına bineceği anlamına geliyor.
Merkezi bütçede de eğitime ayrılan payın azaldığını ifade eden Prof. Dr. Esergül Balcı, bu durumun, eğitimde özelleştirmeyi hedefleyen kapsamlı bir planın parçası olduğunu vurguluyor.
2019 yılında 113 milyar 813 milyon TL olan MEB bütçesi 2020 yılı için 125 milyar 397 milyon TL olarak belirlendi. MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2019'da yüzde 11.84 iken, 2020 için yüzde 11.45'e geriledi.
MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay ise 2002 yılında yüzde 17.18 iken, 2019'da yüzde 4.88'e geriledi. 2020 için ise bu oran daha da düşerek yüzde 4.65'e indirildi.
"Basit bir denklem"
Eğitimin kamusal bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Balcı, "Devlet eğitimden kısınca, yoksul aileler çocuklarını ya imam hatiplere ya da tarikat okul ve yurtlarına göndermek zorunda kaldılar. Çocuklarını imam hatiplere ya da tarikat okullarına göndermek istemeyen orta ve orta üst gelir grubu ise özel okulları tercih ettiler. Aslında bu kadar basit bir denklem söz konusu" diye konuşuyor.
Feray Aydoğan da 4+4+4 eğitim sisteminin ardından anne babaların bütçelerini zorlayarak özel okulları tercih ettiğini belirtiyor. Aydoğan, "Milli Eğitim Bakanlığı, okullaşma politikasını akademik liseler doğrultusunda sürdürmüyor. Oysa ailelerin talebi bu yönde. Dolayısıyla istediği okullara yerleştirilemeyen öğrenciler özel okulları tercih ediyor. Aileler bunun için krediler çekerek çok büyük bütçeler ayırmak zorunda kalıyor" diyor.
Peki devletin önemli oranda teşvik verdiği özel okullar niçin finansal zorluklar yaşıyor? Esergül Balcı’ya göre sorun, verilen teşviklerin amaç dışı kullanılmasından kaynaklanıyor.
"Çoğuna devlet el koyacak"
Balcı, "Devlet öğrencilerin parasını ödüyor. Özel okul sahipleri ise parayı başta inşaat olmak üzere farklı rant alanlarına kaydırıyor. Buna ilişkin doğru bir düzenleme ve denetleme de olmadığı için sistem çöküyor. Bazı düzenli eğitim kurumları haricindeki çoğu özel okula hatta vakıf üniversitesine devletin el koymak zorunda kaldığını göreceğiz. Belki bu sömestr belki 2020-2021 eğitim öğretim yılında" diyor.
Öte yandan özel okullar, öğretmenler açısından da sorunlar içeriyor.
Doğa Koleji'nde maaşlarını alamayan öğretmenlere dikkat çeken Eğitim Sen Başkanı Aydoğan, bunun yaygın bir sorun olduğu görüşünde. Atanamayan öğretmenler konusunun bazı özel okul sahipleri tarafından kullanılan bir süreç haline geldiğini söyleyen Aydoğan, bu okullarda öğretmenlerin çok düşük ücretlerle, esnek çalışma koşullarıyla ve güvencesiz çalıştığını, bu şekilde çalıştıkları için de öğretmenlerin ciddi mobbing yaşadığını belirtiyor.
"5 bine yakın ilkokul kapatıldı"
Prof. Dr. Balcı da sıkıntının kaynağının devletin eğitim politikaları olduğu görüşünde. 4+4+4 uygulamasına geçilen 2012 yılından bu yana 5 bine yakın ilkokulun kapatıldığını söyleyen Balcı, şöyle devam ediyor: "Öğretmenler ya işsiz kaldı ya da atanamadı. Niteliksiz işlerde çalışmak zorunda bırakıldı. Rant için özel okul açanlar da bu öğretmenlerin çaresizliğinden yararlanıyor."
Eğitimin sıradan bir kamu hizmeti olmadığını vurgulayan Balcı, "Eğer mevcut haliyle devam ederse ne kadın cinayetleri engellenir, ne milli gelir artar, ne bilimsel ve teknolojik gelişmeler ortaya çıkar" öngörüsünde bulunuyor.
Mevcut eğitim politikalarının hem öğretmenler hem öğrenciler açısından hak ihlallerine yol açtığını vurgulayan eğitim uzmanlarına göre, yaşanan sıkıntıların önüne geçmek için bütçeden eğitime ayrılan pay artırılarak özel okullara teşvik uygulamasına son verilmesi, bilimsel ve çağdaş normlara göre müfredatlar hazırlanması gerekiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder